Dünya üzerine misafir olarak gelen insanoğlunu birazcık sevgi mutlu edebiliyor; bir kadını , bir erkeği, bir çocuğu, bir dostu ve bir sanat yapıtını sevmek mutluluk için yetiyor da artıyor bile ama çevremize baktığımızda herkesin yüzü asık ve sinirli . Oysa biz nelerle dertleniyoruz ? Politik mücadeler , kavgalar , ego tartışmaları... Bu dünyaya gelip gitmekte olan kelebeğin mutluluğunu yaşayamıyoruz. Televizyon ekranına baktığımızda mecliste kavgalar , haberlerde ölüm haberi  , dizilerde aldatma ve ego üzerine kurulu senaryolar. Böyle bir ortamda vakit geçirdiğimizde elbette insanlarda etkileniyor . Nerede eski Türk filmleri ? Nerede Sunallar , Akpınarlar , Naşitler ve niceleri... Eski Türk filmlerine baktığımızda bizlere aile olmanın ne kadar önemli olduğunu ve sevginin değeri anlatılıyordu . Günümüze dönüp baktığımızda ise aile nasıl bozulur , sevgi nasıl ayaklar altına alınır gibi düşünceleri bizlere pompalamaktalar. Gülten Akın ne demişti: `` Ah kimselerin vakti yok durup ince şeyleri anlamaya !`` Kimsenin vakti yok ! Çünkü herkes hem kendisini hem karşısındakini aşağılayan bir hırgürün çoşkusuna kapılmış. Geri kalan zamanda da toplumun yeni kahramanlarını seyrediyor. Daha bir kuşak önce çocukların örnek almaması için uğraşılan , olumsuzluk örneği olarak gösterilen ilkel tipleri! Hepimizin gözü önünde toplumun yapısı bozuluyor , insanları bir arada yaşatan değerler yok oluyor , kısacası çürüyoruz.