İnsanlar doğası gereği kendi çıkarının, istencinin peşinden gider, bu da bencillikle özdeşleştirilebilir. Bencillik kendisini sürekli bir mücadele içinde ve istencin nesnelleştiği her tür ve her sınıf içindeki bireyler arasında var olan bir çatışma içinde yansıtır.Bencillik bütün çatışmanın başlangıcıdır.Gerçek ahlaktan bahsedebilmemiz için bu bencilliği ortadan kaldırmamız gerekmektedir. İstekler, aslında bir bitmek bilmeyen bir eksikliğin göstergesidir. Dolayısıyla doymak bilmeyen “ben”lerimiz her defasında acıyı hisseder. Kötülük, bencillik ve merhamet insana doğuştan verilmiştir. Kendini değiştirme alternatifi ise neredeyse hiç yoktur çünkü iyilik ve kötülük anlayışı insanın içinde doğuştan yer almaktadır.Platon , soylu ideal devleti ile tüm kötülüklerden arınmış bir devlet düzeni kurmayı amaçlamıştır. İnsan doğasındaki kötülükler ve değişimin bozulmaya neden olmasından dolayı `` her doğan şey çürümek zorundadır , hiçbir düzen sonsuz değildir , o da bir gün bozulup dağılacaktır.`` diyen Platon , değişmeyi bozulma ve kötüye gitme biçiminde değerlendirmiştir. Bu yüzden Platon insanların bedenlerinden başlayarak ruhlarına , hayatlarından başlayarak hayallerine kadar her şeyi devlet kontrolünde koruma altına almaya çalışır. Platon en iyi doğaya sahip devleti kurmak ve korumak için en iyi doğaya sahip insanı yaratmak ve eğitmek istemiştir. Platon ideal devletini oluştururken , insanı devlet içinde eriten küçülten ve devleti yücelten , devlet için iyi olanın herkes için iyi olacağına inancın beslediği bir totaliter yapı inşa etmek istemiştir. Bu yapı içerisinde Platon`a göre ideal devletin yasalarının temel üç işlevi vardır: yurttaşları ya inandırarak , ya zorlayarak birleştirmek ve devlete itaatini sağlamak; her yurttaşa toplum içinde göreceği işi ve görevleri bildirmek , bütün toplumu birlik ve bütünlük içinde tutarak her türlü bozulmadan korumak. Platon , birlik ve bütünlüğün bozulmaması için bir yalan üreterek bu yalanı topluma kabul ettirebilmek için , yine üç ayrı insan doğası üretir: altın , gümüş ve demir madenliler. Platon, yalanla ilgili şu ilkeleri de savunur: devletin iyiliğine ve çıkarına olan her türlü yalan iyidir; yalan söyleme hakkı ve yetkisi sadece devlete aittir; bu yetkiyi kullanan herkes en büyük cezaya çarptırılır; tüm bu yalanlar akıllı , uslu ve efendilere kayıtsız şartsız teslim olmuş bir gençlik yaratmak içindir. Platon devleti kutsallaştırarak , bir yönden de `` devletin kişisi`` yaratmak istemektedir. Platon ürettiği yalanlarla devletin merkezine eşitlik yerine adalet kavramını yerleştirmiştir.Devletin merkezinde yer alan adalet kavramı bireyin çıkarlarından ziyade devletin çıkarlarını esas alarak kanunlar yapılmıştır. Bu düzeni meşrulaştıran `` kanunlar da yurttaşları ya inandırma ya da zorlama yoluyla birbirine sokarak , devletin bir bütün olarak refahını sağlamak için konulmuştur. Platon`da bireyin görev ve maksadı , devletin istikrarını sağlamak ve kuvvetlendirmektir. Devletin istikrarını sağlamak ve kuvvetlendirmek için yapılan her şey haktır , ahlakidir ve meşrudur. Platon , adalet kavramını tanımlama çabası içerisinde bazı adalet tanımlarını tartışır ve bunları reddeder. Bu tanımlardan en dikkat çekici olanı Thrasymachus`un adalet tanımıdır. Thrasymachus ,`` adalet``in bencillikten başka bir şey olmadığında ısrarlıdır. Bencillik ise merhametsizliği doğurur. Ona göre güç kimin elindeyse , kanunlar da o el tarafından kendi amaç ve çıkarları doğrultusunda yapılır. Bu açıdan adalet yönetenin işine gelendir ve güçlünün iradesinin tezahüründen başka bir şey değildir. Güçlülülerin salt zorbalıkla yönetmeleri mümkünse de uygarlığın gelişiminin bir noktasında güç , kitlelerin gözünü korkutmanın en iyi yolunun onları ``adalet``e boyun eğdirdiklerine inandırmaktan geçtiğini anlayan kişilerin eline geçmiştir.O tarihten itibaren güçlüler , kendi işlerine yarayan şeyleri yasa ve kural haline getirebilmek için buna adalet demişlerdir.Ancak esas itibariyle bu sahtekarca bir oyundur. Yönetilenlerin , yöneticilerin özçıkarlarını sağlamalarına sessizce rıza göstermelerini sağlayan etkili bir yoldur. Platon da sonuçta iktidarı kendisi gibi düşünen aristokratlara vermek istemiş , insanların mutluluğunu sağlamaya çalışırken onlara eşitsizlik üzerine kurduğu son derece baskıcı , totaliter ve merhametsiz bir sosyal siyasal düzen hazırlamıştır. Platon`un hazırladığı totaliter ve merhametsiz sosyal düzende; ``on yaşından büyük yurttaşlar şehirden atılmalı ve sürülmeli böylelikle ana babalarının görenek ve alışkanlıklarının etkisinden sıyrılan çocuklar ele alınmalı , eğitilmeli.Bunlar yasalar uyarınca eğitilmeli. Yönetimleri ister yasaya uysun isterse uymasın , yurttaşlar gönüllü olarak boyun eğseler de eğmeseler de devletin kimi yurttaşlarını , yine devletin iyiliği için öldürerek ya da sürerek temizleseler de , bu yönetim biçiminin tek doğru yol olduğunu söylemek gerekir. Yeter ki bilime ve adalete uygun iş görsünler , devleti de korusunlar.`` Platon`da koruyucular ve önderler ırkının saf tutulması ve devletin iyiliği için bebeklerin bile öldürülmesi geleneği, merhametsizliğin en açık göstergelerindendir.