10 Kasım… Her yıl olduğu gibi, içimi tarifsiz bir özlem ve derin bir sevgiyle dolduğu bir gün.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yokluğunu, varlığı kadar güçlü ve derinden hissediyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ilk cumhurbaşkanımız, başkomutanımız, başöğretmenimiz; sen sadece geçmişimizde değil, her günümüzde, geleceğe attığımız her adımda yanımızdasın.
Bir Türk kadını olarak sana olan borcum bambaşka. Senin devrimlerinle şekillenen bir ülkede, bize sunduğun özgürlükler ve haklar sayesinde ayakta durabiliyorum. Senin liderliğinle, kadınlarımız yalnızca toplumda yerini bulmakla kalmadı, aynı zamanda bağımsız ve saygı duyulan bireyler olarak tanındı. Senin öngörünle kazandığımız hakları her gün minnetle yaşıyorum. Özgürce eğitim alabiliyor, kendi kararlarımı kendim verebiliyor ve kendi yolumu çizebiliyorum. Bu, senin bizlere kazandırdığın bir armağan, bir özgürlük mirası.
Sadece bir Türk vatandaşı olarak değil, aynı zamanda bir Türk kadını olarak Atatürk’e olan borcumu günümüz dünyasında ve ülkemizde her geçen gün daha fazla hissediyor ve her şey için teşekkür ediyorum. Bugün özgürce düşünebiliyor, çalışabiliyor ve hayallerimin peşinden gidebiliyorsam, bunu ebedi liderimiz Atatürk’e borçluyum.
10 Kasım’da saat 09.05’te çalan sirenlerle yalnızca seni kaybetmenin hüznünü değil, seninle kazandıklarımızın gururunu bir kez daha hatırlıyorum. Yüreğimdeki bu özlem, her geçen yıl biraz daha büyüyor. Bu 10 Kasım’da Anıtkabir’e gidip huzurunda saygıyla eğilme şansım olmasa da, senin bıraktığın değerleri her gün yaşatmaya çalışmak, Türk kadınına gösterdiğin güveni geleceğe taşımak en büyük görevim.
Bugün senin yolunu takip ederken, bize emanet ettiğin Cumhuriyet’i koruma ve daha ileriye taşıma sorumluluğunu bir kez daha gururla taşıyoruz. Ne sana olan sevgimiz, ne de senin bizlere kattıkların unutulacak. Türk milleti seni her zaman aynı sadakat ve aşkla anacak, senin izinde yürümeye devam edecek.
Sonsuz minnet, saygı ve sevgiyle… Atam, sen her daim kalbimdesin. Ruhun şad olsun!