Üzerinde ilk durulması gereken tasavvufçulardan biri de Şihabüddin es Sühreverdi’dir ve maktul diye anılır. Taraftarları ona melekût ile müeyyet diye lakap vermişlerdir. Hicretin 539 yılında doğmuş İmam Mecdüddin Cili’den hikmet ile fıkıh usulü okumuş, birçok meselede Halep fakihleriyle münakaşa etmiştir. Halep fakihleri de ona karşı gelmişler onu dinsizlikle ve zındıklıkla suçlamışlar, Selahattin Eyyubi’yi ona karşı kışkırtmışlar o da Halep sultanı olan oğlu Tahir’e Sühreverdi’yi öldürmesini bildirmiştir. Tahir de o nun emrini yerine getirmiş ve Sühreverdiyi Hicri 632 de öldürmüştür.

Sühreverdi, eserlerinde remiz, işaret ve zevk diliyle konuştuğu için sözleri tam anlaşılmamış ve muasırları onun itikadından şüpheye düşmüşler, Halep fukahası da onun katline fetva vermişlerdir.

Zatı Kibriya’yı ve sıfatlarını, efalini, hikmetini bilmek, kelam felsefe ve tasavvuf arasında müşterek bir kaderi teşkil eder. Fakat bu marifetin iki yolu vardır:

Birinci yolu tutanlar İslam esaslarına in anıyor, İslam itikatlarını akli delil ile destekliyorlarsa onlara kelamcı denilir. Böyle değil de akli delil ile yetiniyorlarsa bunlara Meşşai filozoflar denilir.

İkinci yolu tutanlarda şayet İslam esaslarına inananlardan ve onun delilini ve hükümlerini tevil edenlerden, bunları birbirine uygunlaştıranlardan iseler bunlara mutasavvıflar denilir. Böyle yapmayarak yalnız zevk ehlinden iseler ve mezheplerinde şeriata uymayan bir şeyler varsa bunlara işrakiye denilir.

Sühreverdi’ye göre Hükemanın mertebeleri vardır:

Birincisi: İlahi bir hâkimdir. İlahiyatçıdır, fakat araştırmacı değildir. Bayezid-i Bistami, S. Abdullah Tüsteri, H. Bin Hallaç bunlardandır.

İkincisi: İlahiyata dalmayan fakat araştırmacı olan hâkimdir. Eskilerden Aristo, Meşşailer, Farabi ve İbn Sina gibi sonradan gelenlerdir.

Üçüncüsü: Hem ilahiyata dalan hem de araştıran hâkimlerdir ki çok nadirdirler. Şİraziye göre bu mertebeye ancak Sühreverdi ermiştir. Sühreverdi’ye göre böyle birisi bulunursa başa geçirilmelidir. Bu mevkide ki insan kendini açığa vurmaz da gizli kalır. Herkesin Kutup dediği kişi odur. Kendisi göze görünmez ve tanınmaz. Zamanın başkanlığı ondadır.

Hikmeti işrak, halis tasavvuf olmadığı gibi, halis bir felsefe de değildir. İşrakiliğin kaynakları, Birazı İslami olmak üzere çoğunluğu Faras, Yunan, Sabii ve Hint kaynaklıdır. Peygamberliği kabul etmeyen Şeriate muhalif birçok konu içeren işrakiliğin kurucusu da İslam ilim adamlarının verdiği fetvalarla idam edilmiştir.