DİNDE NAZAR VAR MI?

418—“Göz değmesi haktır. Deveyi kazana, insanı mezara sokar.”

   Ebu Nuaym’in Cabirden merfu olarak rivayet ettiği bir hadistir. Keşf-ül Hafa da bu konu için şöyle denmiştir: “Nazar haktır” kısmı Buhari ve Müslim’in ittifaki ile hadis olarak sahihtir, fakat “deveyi kazana insanı mezara sokar” kısmı ise zayıftır” diyor. Daha sonra çeşitli lafızlarla 7-8 tane nazardan bahseden hadisler veya çareleri rivayet edilmektedir.

   Gelenekçi ulema, bu sözlerde geçen nazar inancını tam yerleştirmek için Kur’an’dan delil aramışlar ve Kalem suresinin 51. Ayetini bulmuşlardır. Bu ayette Yüce Allah şöyle buyuruyor. “Doğrusu o inkârcılar, Allah’ın ayetlerini işittikleri vakit (sana olan düşmanlıklarından dolayı) az kalsın gözleri ile seni devireceklerdi. Hala da sana bir delidir diyorlar.” Şimdi bu ayetten çıkarımlar yapalım:

  1- Bu ayetteki, “Gözleri ile az kalsın devireceklerdi” cümlesinden müşriklerin nazarları yani bakışları ile Peygamber Efendimize zarar vermek istedikleri anlaşılıyor. Deme ki, başkasına bakışları ile zarar vermek isteyenler, kötü insanlar. Eğer o kötü insanlar, bakışlarıyla başkasına zarar verecek olsalardı dünyevi ve uhrevi bir cezası olması gerekirdi. Çünkü suçsuz yere insan öldürmüş oluyorlar.

 2- İnsanların bazıları, bakışları ile başkalarına zarar verebilmeleri için, onlara fıtrafen verilmiş bir güç, bir ayrıcalık olması lazım. Hâlbuki başkasının zarar vermesinden çekindiğimiz zaman “La havle ve la kuvvete illa billah’il aliyyil Azim” deriz. Yani, “kötülüğü savma da, iyiliği celp etmede güç ve kuvvet sadece Azim olan Allah’a aittir deriz. Yine kişi kendinin zannettiği şeylerden bahsedeceği zaman “Maşaallah sadece” (Allah’ın dilediği olur” demesi istenmiş ve devamında şu cümleyi söylemesi gerekirdi buyurulmuştur: “La kuvvete illa billah” (Bütün güç Allah’a aittir.) (Kehf 39)

  3- Bu ayetler ışığında düşündüğümüz zaman bir bakışı ile insanı mezara, deveyi ise kazana gönderen nazar sahibi olağan üstü bir güç sahibi, istediği zaman istediğini öldürebilen biri olarak görülüyor. Hâlbuki bir kişiye böyle bir güç isnat edersek, onu “Güç ve kuvvet” sadece bendedir diyen Allah’a ortak etmiş oluruz ve şirke düşeriz.

  4- Hele bir de nazar sahibinin vereceği zarardan korunmak için takılan mavi boncuklar, hamaylılar, muskalar, at nalları var ki “La kuvvete illa billah” Bütün güç sadece Allah'a aittir" demesi gereken insanın bu hurafelerden yardım beklemesi de şirkin başka bir yönü olsa gerektir.

  5- Nazarın zararından, şirkten günahtan korunmanın tek çaresi vardır, o da “Nazar değmesinin” olmadığına inanmaktır. Zaten, Ayette Yüce Allah, “Seni gözleri ile devirmek istiyorlardı” buyurarak deviremediklerini, Resullah’a bir zarar veremediklerini açıklıyor ki, nazar ayeti diye söylenen ayet aslında nazarın olmadığını ispat eden ayet oluyor.

  Bu konuyu, ünlü mutasavvıf C. Rumi’nin menkıbelerinden ikisini anlatarak bitirelim: Celalettin Rumi, birçok şeyhin ve Müridinin bulunduğu bir ortamda Sema yaparken bir şeyh, Rumi’ye yakın Sema yapıyordu. Bazen kolu, bazen de eteği C. Rumi’ye değiyordu. C. Rumi, bu şeyhin saygısızlığına kızıp öyle bir bakışla baktı ki, o şeyh hemen düşüp oracıkta öldü.

  Bir başka gün C. Rumi, birkaç müridi ile bir sokaktan geçerken başka bir şeyh de evinin terasında arkadaşlarıyla oturmuş sohbet ediyordu. O şeyh C. Rumi hakkında şöyle düşündü: “Bu da nereden çıktı? Hiç te manevi âlemden bilgisi yok, şeyhlikten de nasipsiz birisi diye düşünüyordu. Oradan geçen C. Rumi, bu şeyhin kendisi hakkında ki kötü düşüncesini anladı ve ona öyle şiddetli bir bakış gönderdi ki. O evinin terasında oturan şeyh bu bakıştan sonra illeti Sofi hastalığına tutuldu, ölene kadar bu hastalıktan kurtulamadı. Öyleki, müritlerine kendisine arkadan yaklaşmaları için yalvarıyordu, yani erkekleri üstünde istiyordu. (Menakib-ül Arifinden)

Anlatmakta zorlandığım Menkıbeyi ancak bu kadar ifade edebildim, affınıza sığınıyorum. Dinde olmayan bir şeyin önünü açarsanız, sonu nereye varıyor görün diye bu menkıbeleri yazdım.