1979 senesinin yaz ayları. Ankara da uzun uğraştan sonra yeniden Demir yollarında ki işimi alıyorum. Fakat yeniden sağlık muayenesine tabi tutuluyorum. Benim cezaevinden yeni çıktığımı anlayan solcu bir kadın Doktor, bana renk körü raporu veriyor ve böylece puantör olarak görev alabileceğim bildiriliyor. Allah kendilerinden razı olsun! Adalet Partisi ilçe başkanlığı yapan Kemal Boz kale (İngiliz Kemal) ve eski Devlet Demir yolları genel müdür muavini Ahmet Kabakçı’nın yardımı ile Puantör görevi alıp Sivas’a dönüyorum. Anarşinin çarşı, Pazar kol gezdiği ve Süleyman Demirel’in azınlık hükümeti kurduğu bu günler de yeniden Demir yollarına dönüyorum ve Bagaj memuru olarak Sivas Gar’da işe başlıyorum. İşyerinde eski arkadaşlarım akın-akın yanıma geliyorlar, muhabbetle kucaklaşıyoruz. Fakat solcular bana çok ters bakıyorlar, durmadan hakkımda dedikodu üretiyorlar. Nihayet o günlerin fişekçi gazetesi Aydınlık’ta flaş haber oluyorum. Maocu Aydınlıkçılar, ‘İdamla yargılanan Bekir Çöl tahliye olup yeniden Demir yollarından iş aldı. Her an olay çıkarabilir” diye beni manşet yapmışlar. Sivas’ta olayların çıkmaması için en çok gayreti ben göstermişken şimdi böyle afişe olmam çok zoruma gidiyordu. Aydınlıkçılar sadece beni suçlamakla kalmıyorlar, o zaman ki 4 işletme Müdürünü, Müfettişini ve üst derece memurlarını da benim iş almamda yardımcı olduklarını ileri sürerek onları da suçlu ilan ediyorlardı.

Şapkalı Adam:

Sivas istasyonun da Bagaj gişesinde görev yaparken, bir şey dikkatimi çekiyor: Elli yaşlarında düzgün giyimli ve şapkalı bir adam, Gar binasının orta yerinde duruyor ve sağı-solu gözetliyor; daha çok da beni izliyor. Bir gün Tren şefi olarak çalışan rahmetli Halis abi, yanıma yaklaşarak, “Bekir Hoca bu adamı tanıyorum, tirende birisini yakaladı bu sivil polis” dedi. Ondan sonra baktım ki bu şapkalı polis devamlı beni izliyor. Birkaç gün sonra sabah işe yeni gelmiştim, kot pantolonlu bir genç geldi, Gar binasının temizlikçisine “Bekir Çöl burada mı” diye sordu. Benim, buradayım diye cevaplayınca “bir işimiz var seninle biraz sonra yanına geleceğiz” dedi ve gitti. Peşinden takip ettim, İstasyon binasının dışında bulunan polis noktasına girdi ve oradan telefon etmeye başladı. Ben geri gelerek, yakın arkadaşlarıma beni polisler alacaklar, evime haber verin” dedim. Yargılandığım Sivas olaylarından tutuklayacaklar diyerek abdest almaya girdim. Bir de baktım ki çalıştığım yere on tane polis gelmiş, “Bekir Çöl nerede” diye beni arıyorlar. Beni aldılar, Komiser “iş yeri amirinden müsaade alalım” diyerek Gar Müdür yardımcısının yanına götürdü. Müdür yardımcısı da solcu olduğu için “tabi-tabi kardeşim götürün” diye Komiseri cevapladı. Ve beni aldılar o zaman Emniyet Müdürlüğü olarak kullanılan İstasyon caddesinde ki Karakolun bodurum katına indirip dört metrelik bir hücreye koydular. Pantolon kemeri, nüfus cüzdanı, saat, çakı para ceplerimde ne varsa hepsini aldılar. Öğleden önce getirildiğim hücrede Kur’an okuyarak, ibadet ederek ve dua ederek saat ikiye kadar oturdun. Zaten hücrede beton zemin üzerine 30 santim eninde ve uzunluğunda bir tahta koymuşlar onun üzerinde oturuyorum. Bir de duvarlarda daha önce burada defalarca kalmış olan bizim meşhur Fatih İpek’in üç hilal ve kurt başından oluşan imzaları var.

Daha sonra iki polis geldi, benden aldıklarını iade ettiler ve beni ikinci katta Emniyet Müdür yardımcısının kapısına getirdiler. Polisin biri içeri girdi, diğeri benimle kapıda bekliyor. Daha önceden tanıdığım, dernekler masasında çalışan Ağrılı sivil polis Nefer yanımıza geldi ve beni bekleyen polise bu kim, nereden getirildi” diye sordu. Diğer Polis te elinde bulunan ve bana çok benzeyen bir fotoğrafı göstererek, “aranan Ahmet Telli isimli şahsı bu kişiyi benzetmişler” dedi. Ben bunu duyunca rahatladım. Biraz sonra Emniyet Amirinin yanına girdim, o da bana seni aranan birine benzetmişler, kimliğin nüfus müdürlüğüne gönderilmiş, biraz sonra gelir” dedi ve böylece kurtulmuş olduk.