Evet değerli okuyucularım. Bundan böyle her hafta Cuma günü Memleket Sivas gazetesinde sizler ile buluşacağım. 
Her gün yeni olaylar, insanlar ve gelişmelerle karşı karşıyayız. Hiç bir şey bıraktığımız gibi durmuyor. Yerinde sayan hiç bir şey yok.  Güneş sabah doğuyor akşam batıyor. Bizim için battığını sandığımız güneş kimileri için aydınlık sabahın müjdesicisidir. Her gün insanlar ölüyor. Kimileri eceli ile kimileri de katliam ya da zulüm yolu ile. Ama her ölenin bir gün yeniden doğacağını ve bu dünya da yapıp ettiklerinin  karşılığını göreceğini biliyoruz. Bu gerçek ile yüz göz olacağımızın bilincinde olarak...
         Zerre kadar iyilikte zerre kadar kötülükte karşılık bulacaktır.     Herşey bizde başlayıp bizde bitmektedir. Dünü, bugünü ve yarını biribirine eşit olan ziyandadır.
         Bizler çift kutuplu bir dünyanın adamlarıyız. Dünyayı ahiretten ahireti ise dünyadan soyutlaymayız. Allah için, Allah adına ve Allah ile birlikte adım atmalıyız. Tüm gelişmeler bizi ilgilendirmeli ve tüm gelişmelere olumlu manada müdahil olmalıyız. Atttığımız her bir adım bizi iyiye, güzele, doğruya , hak ve hakikate sevketmelidir.
         Bizler çift kutuplu insanlarız. Yani dünyası da ahireti de olan insanlarız. Allah'lı düşünmek, Allah'lı yaşamak ve Allah'lı davranmak  zorundayız. Zira Allah demek anlam ve ahlak demektir.
         Bizi tek kutuplu dünyalılardan ayıran en önemli özelliğimiz ve güzelliğimiz de bu olsa gerektir.
         Tek kutuplu dünyası olanlar bağnaz, tutucu, çıkarcı, nemelazımcı, bedevice, önyargılı, vahşice ve ahlaksızca düşünebilir. Ama çift kutuplu dünyanın çocukları ahlaklı, onurlu, izzetli, müşfik , muslih, muhsin, hasbi, harbi olmak zorundadır.
         Çift kutuplu dünyanın çocukları önyargılı/peşin hükümlü olamaz. Fikirsel, zihinsel yada düşünsel önyargının mahkumu olan insanlar her toplumun muhtemel felaketinin hazırlayıcısı olurlar.
         Bu arada bir kaç güzel söylenmiş söz ve tesbite kulak verelim;
         “Önyargı aklın kör kuyusudur.” Mustafa İSLAMOĞLU
         "Bilinçsizce geliştirilmiş önyargılar, alışkanlıklar ve bağnazlıklar insanı her durumda hakikatten uzaklaştırır." Atasoy MÜFTÜOĞLU
         “Kötü olan önyargı değil, önyargının sonyargı olmasıdır.”  İbrahim PAŞALI
         “Ne kadar hazin bir çağda yaşıyoruz, bir önyargıyı ortadan kaldırmak atomu parçalamaktan daha güç.” Albert  EİNSTEİN
         “Allah’ın bile insanlar hakkındaki hükmünü ömürleri sona erdikten sonra verdiğine inanırken… Biz kim oluyoruz da insanları birkaç kez görmek, iki-üç yazı okumak, birkaç dedikodu dinlemekle yargılama hakkına sahip olabiliyoruz!” Dale CARNEİGE
         Akleden, fikreden, fehmeden ve fıkheden kul önyargıdan uzak olur. Aklımıza vahiyle abdest aldırmalıyız ki düşünce, gönül ve ruh dünyamız   doğru zemine otursun. Kur'an bu mana da bize yol gösterici bir kitaptır. Bize yol ve yöntem gösteren, eğriyi doğrudan ayırmaya yarayan ölçü, mihenk ve ayar veren Kur'an'dır.
         Bugün değersizleşen, duyarsızlaşan ve dünyevileşen değer yargılarına sahip bir toplum olarak Kur'an'a ihtiyacımız çok daha fazladır.
         Açısı tam olmayan, yönü/istikameti Kabe olmayan, fikirsel, zihinsel ve düşünsel olarak alaboraya tutulmuş, bilinç savrulması yaşamış, ideolojik körlükler ve saplantılara maruz kalmış birey ve toplumların geleceğe dair sağlam adım atabilmeleri imkansızdır.
         Bundan tam 14 asır evvel bedevi bir halkı medenileştiren , vahşi bir topluluğu vahyileştiren, eşkıya bir kavmi evliya kılan peygamberin vahye tutunması ve vahiyle yürekleri yoğurmasındandır.
         Bizlerde bugün vahye tutunarak her türlü egolarımızı yenebilir, her türlü önyargılardan kurtulabilir ve insana insan gözüyle, müslümana kardeş diyerek sarılabiliriz. Zalimi hasmımız, mazlumu dostumuz biliriz. Egolarımızı frenleyemezsek, taklitci, bananeci, kibirli ve önyargılı bir tavır sergilersek gücümüzün kırılacağı ve birlikte yok olacağımız aşikardır.
 Kısaca;
 Biz birbirimizi sevmek zorundayız. Hem de Allah için sevmek zorundayız. İçimizde ki zalime, Kabil'leşen duygulara dur demek ve Habili dürtülere geçit vermek zorundayız. Zira Habil demek akletmek, barış, sevgi, kardeşlik ve merhamet demektir. Kabil demek ise zorbalık, kavga, kaos, kargaşa, düşmanlık, kin, nefret ve öfke demektir.
Hangi meşrepten, mezhepten ve meslekten olursak olalım şeytanın iç güdülerimizi ayartıcı tuzağına düşmemeliyiz.
Zira; Doğru düşünmenin doğru karar vermenin ve doğruları hakim kılmanın temelinde önyargısız olmak yatar.