Sağ elin verdiğini, sol elin görmemesi için sessiz ve sedasız fakir bir öğrenciye burs vermektir, Muhsin olmak.
Kalabalıklar içinde tek başına yürüyüp bir görmeengellinin eline dokunarak beni tanıdınmı diye sorup, hâl hatır ederek gönüllere girmektir Muhsin olmak.
Telefon numarasını birçok kişinin bildiği, bir maruzatın olduğunda istediğin zaman arayacağın dost sesini duyupkarşında bulacağını tahmin ettiğin arkadaştır Bizim Muhsin.
“Aldatan olma aldanan ol, bırak sana aldandı desinler ama baki dünyada aldatan olarak huzura çıkma” nasihatiyle sana seslenebilen, hiçbir zaman aldatmayan, kolay kolay aldatılamayandır Muhsin olmak.
Bir saniye sonrasının olmadığı dünyada, fırıldak olmayı asla kabul etmemektir Muhsin olmak.
Birgün vefat ettiğinde, cenazende safların arkasında birçok garibanın geride gözyaşı dökerek yüreklerde taşıdığı yiğittir Muhsin olmak.
Ardından rahmet dilenerek güzel sözlerin söylendiği, şiirlerin yazıldığı bir destandır Muhsin olmak.
Kimine Muhsin Bey, kimine gardaş, küçüklere bir abi olarak kılavuzluk etmektir.Unutmamak, unutulmamaktır Muhsin olmak.
Sadece mart ayında değil, yılın her gününde, günün her saatinde ismi geçince, birdenbire akıllara gelince, gözlerinden yaşlar dökülmesidir Muhsin olmak.
“Üşüyorum” şiirini duyunca, “siz gideli bedenlerimiz sıcak olsa da, yüreklerimiz hiç ısındımı?” diye sorup ah çektiğimiz bir nefestir Muhsin olmak.
Üniversite yıllarımda yüz yüze tanışmıştım Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’yla. Sivas Meydanı’nda sessizce bir el elimi tutmuş, kim olduğunu bilememiştim. Yine benim gibi gözleri az gören arkadaşımız, Muhsin başkan olduğunu söylemişti. İsmini çocukluğumdan beri babamdan dinlediğim, Muhsin başkan, Konya Ereğli’den Sivas’a geliyorum ve karşıma çıkıyor. Bu karşılaşma bende heyecan uyandırmıştı.
Bir dostumdan telefon numarasını istemiştim. Ulaşılmaz birisi değildi ve her aradığımızda mutlaka görüşebildiğimiz bir insandı kendisi. Üniversitemiz bitmiş bir ricada bulunmak için aramıştım, beni şuanda damadı ve akrabası olan, Mustafa Afşın Yazıcıoğlu’na yönlendirmişti. Artık bir ağabey daha edinmiştim. Ve o gün gelmiş, “Muhsin Yazıcıoğlu’nun içinde bulunduğu helikopter düştü.” Diye haberlerde söylendi. Kulaklar iletişim araçlarında diller dualarda. Bir ara helikopterdekiler kurtuldu denince sevinsek de haberin doğru olmadığı anlaşılmıştı. Tüm Türkiye ve Sivas bekledik. Çaresizce beklemenin ne kadar zor olduğunu birkere daha anladık.
Muhsin başkan ve arkadaşlarının vefatı tüm sevenleri gibi bizide üzdü. Rahmetli Muhsin Başkan’ımızın yokluğunda Afşin Abimizde teselli buldum. Muhsin Başkan’ımızla tanıştığımızda çok gençtim, onun Bir elinizde Kur’an-ı Kerim, bir elinizde bilgisayar olsun, tavsiyesini, doğruluk ve vefa ile ilgili sözlerini hiç unutmadım. Ve anladım ki, sevdiğinizi yüreğinizde taşırsanız, siz ölene kadar onlar da ölümsüzdür. Ve biliriz ki ahiret, cennet var. Cennette kavuşma ümidimiz var. Rabbim sevdiklerimizi ve bizleri cennetinde buluştursun inşallah.