Bugün yazıma bir açıklama ile başlamak istiyorum. İş bu yazı herhangi bir dini-siyasi-ırk kökenli bir temel kastedilerek kaleme alınmamıştır. Düşüncelerim ve köşe yazılarım daima tartışmaya açıktır.
Artık köşe yazımıza başlayabiliriz.
Ülkemizde değişmeyen kanun kalmadı. Değişimden kastım sıfırdan yeni bir kanun yapımı söz konusu değil. Var olan kanunlar sürekli yama kanunlarla tamamlanıyor ve değişikliğe uğruyor.
Ülkemizin kuruluşunda ilk kanunlarımızın hangi ülkelerden alındığına ve yeni kanunlarına ilişkin birkaç örnek verelim;
20 Ocak 1921, 20 Nisan 1924, 9 Temmuz 1961, 7 Kasım 1982, 3 Ekim 2001, 21 Ekim 2007, 12 Eylül 2010 ve 16 Nisan 2017. Bu tarihler Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın değiştirilmesi veya yamalanması tarihleridir. Akılda tutmak bile zor. Daha ülke olarak 100 yılı bile doldurmamışken bu kadar çok anayasa değiştirmek gibi bir zorluğa kalkışmışız.
Türk Medeni Kanunu, İsviçre’den alınmıştır. 17 Şubat 1926 tarihinde kabul edildi. Şu an ki medeni kanunumuz ise 22 Kasım 2001 de kabul edildi. 1926 yılından 2001 yılına kadar medeni kanuna birçok yama yapıldı. Baktılar ki işin içinden çıkılmıyor, 2001 yılında yeni medeni kanun yaptılar. 2001 yılından günümüze kadarda yeni medeni kanunda yamalardan nasibini fazlasıyla aldı.
Türk Borçlar Kanunu, İsviçre’den alınmıştır. 22 Nisan 1926 tarihinde kabul edildi. Şu an ki borçlar kanunumuz ise 11 Ocak 2011 de kabul edildi. 1926-2011 yılı arasında uğramadığı değişiklik ve yama kalmadı. Yeni borçlar kanunu da yamalar kanunu olacak.
Türk Ceza Kanunu, İtalya’dan alınmıştır. 1 Mart 1926 tarihinde kabul edilmiştir. Şu an ki ceza kanunumuz 26 Eylül 2004 de kabul edilmiştir. Eski ceza kanunu yenisi gelene kadar 54 kez değişikliğe uğramıştır. Beğenilmeyen ne varsa yamalanıp durmuş. Şimdi de yeni kanunu eğip büküp bir şeyler yapmaya çalışıyorlar.
Türk Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, Almanya’dan alınmıştır. 4 Nisan 1929 tarihinde kabul edilmiştir. Şu an ki ceza muhakemeleri kanunumuz ise 4 Aralık 2004 de kabul edilmiştir. 1929-2004 yılları arasında yamalarla eziyet çeken kanunlarımız arasında yerini almıştır. Yenisi yamalara ne kadar dayanır bilinmez.
Türk Ticaret Kanunu, Almanya’dan alınmıştır. 10 Mayıs 1928 tarihinde kabul edilmiştir. Şu an ki ticaret kanunumuz ise 13 Ocak 2011 de kabul edilmiştir. Ticaret hayatı değişkenlik gösterir ancak bu kadar yamayı da hak ettiğini de düşünmüyorum.
Türk Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu, İsviçre’ den alınmıştır. 18 Haziran 1927 tarihinde kabul edilmiştir. Yeni hukuk muhakemeleri kanunu ise 12 Ocak 2011 de kabul edilmiştir. Eski kanunda yeni kanunda yamalarla dolu bir geçmişe sahiptir.
Yukarıda saymış olduğum kanunlar yalnızca birkaç örnek. Daha birçok kanunumuz farklı ülkelerden alınmış, kabul edilmiş ve zaman içerisinde sürekli değiştirilmiştir.
Peki bu mevzuat sürekli neden değişiyor?
Öncelikle belirtmek gerekir ki, ilk alınan kanunlar alındığı zamanlarda çeviri hataları ve anlam hataları yapılmış ve değişikliğe uğramışlar. Sonuçta kendi insanımızın oluşturduğu bir kanunlar değiller. Çeşitli ülkelerden ithal edilmiş kanunlardır. Teknolojik gelişmelerde kanunların değiştirilmesine öncü olan sebeplerden biridir. Nitekim gelişen çağa ayak uydurulması gerekmektedir. Kanun değişikliği yapılırken eklenmesi unutulan hükümler oluyor. Bu sebeple de değişen birçok kanun var. İleri görüşlü olmamakta kanun değişikliği sebeplerinden. Nitekim yeni yapılan kanun 1-2 sene ya da 5-10 sene idare etsin diye yapılmaz. En az 50 sene hüküm sürmesi gerekir kanunun, tabi yamasız şekilde. Kanun değişikliğinin bir diğer sebebi ise iktidar değişiklikleri. Biz bunu beğenmedik kaldır, bunu istiyoruz ekle, mantığıyla kanun değişiklikleri de oldu bu ülkede. İktidar değişmese dahi, iktidar menfaatleri kabul etmediği için değişen kanunlarda oldu bu ülkede.
Son Söz..
Anlayacağınız, bu ülkede anayasa, kanunlar ve birçok mevzuat sürekli yamalanıyor, değiştiriliyor. Birçoğundan kimsenin haberi dahi olmuyor. Köşe yazısına bir fıkra ile son vermek istiyorum;
Bizim meşhur Temel, avukat olmuş. Sormuşlar;
- Bir daha dünyaya gelsen, avukat mı olurdun yoksa imam mı olurdun ?
Bizim avukat Temel;
- İmam, demiş.
Yine sormuşlar;
- Neden imam ?
Bizim avukat Temel;
- Ne yapayım? Avukat olup çilemi çekeyim. İmam olurum. İmamların mevzuatı hep aynı nasıl olsa, hiç değiştiğini görmedim, demiş.