Yemin olsun ki, Allah, Nebinin ve zor şartlarda ona destek olan muhacir ve Ensar’ın tövbelerini kabul etti. İçlerinden bir gurubun kalpleri kaymak üzereyken yine de onların tövbelerini kabul etti. Çünkü O, onlara karşı şefkatli ve merhametlidir. (117)

(Savaştan) geri kalan o üç kişiyi de affetti. Hatta yeryüzü bütün genişliğine rağmen dar gelmişti ve onları vicdanları sıkmıştı. Allah’tan başka sığınacak bir yer olmadığını anlamışlardı. Tövbe etsinler diye (Allah’ta) onlara yöneldi. Şüphesiz ki, O Allah’tır tövbeleri kabul eden ve acıyandır. (118)

Ey iman edenler Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle hareket edin ve dürüst kimselerle beraber olun. (119)

Medinelilere ve çevresindeki Bedevilere Allah’ın Resul’ünden geri kalmaları kendi canlarını ondan üstün tutmaları yakışmaz. Çünkü ne zaman onların başına susuzluk, yorgunluk ve şiddetli açlık gelse, ne zaman hakkı inkâr edenleri şaşırtan bir hamle yapsalar ve ne zaman mukadder sona düşman eliyle ulaşsalar, muhakkak bu onların lehine salih bir amel olarak yazılır. Şüphesiz ki Allah, iyilerin ecrini zayi etmez. (120)

Küçük, büyük bir masraf yapmazlar, bir vadi geçmezler ki yaptıklarının daha güzeliyle Allah onları ödüllendirmek için defterlerine yazmasın. (121)

Müminler hep birlikte savaşa çıkacak değillerdir. Onların her kabilesinden bir gurup savaşa katılmayıp kalarak Dini iyice anlasalar ve döndüklerinde kavimlerini uyarsalar umulur ki, mahzurlardan kurtulurlar. (122)

Ey iman edenler! İnkâra gömülenler içinde size en yakın (tehdit) oluşturanlarla savaşın. Ve sizin şahsınız da sert bir direnişe şahit olsunlar. Hem şunu iyi bilin ki Allah sorumlu davrananların yanındadır. (123)

Bir sure indirildi mi, içlerinden biri çıkar, “Bu hanginizin imanını artırdı” der. Evet, imanı olanların imanını artırmıştır. Onlar müjdelenip duruyorlar. (124)

Ama kalplerinde hastalık olanların çirkefliğini artırır. En sonunda onlar, gerçeği inkâr eden nankörler olarak ölürler. (125)

Onlar her yıl bir defa veya iki defa imtihan edildiklerini görmüyorlar mı? Sonra da tövbe edip öğüt almıyorlar. (126)

Bir sure indirildi mi, “sizi birisi görüyor mu” diye birbirlerine kaş göz ederler. Sonra da sıvışır giderler. Anlamaz bir topluluk olmalarından dolayı Allah onların kalplerini çevirmiştir. (127)

Yemin olsun ki, size kendinizden bir Resul geldi ki oldukça izzetlidir. Sizin sıkılmanız onun çok gücüne gider. Size çok düşkündür. Müminlere kaşı çok şefkatli, çok merhametlidir. (128)

Eğer yüz çevirirlerse, şöyle de: “Allah bana yeter.” Ondan başka ilah yoktur. Ben Ona güvendim, O Yüce Arşın sahibidir. (129)