İkinci defa vurulma tehlikesini atlatarak eve vardım. Polis çağıracağım ama telefon yok. Mahallede bir telefon var o da iki yüz metre uzakta PTT de çalışan bir komşuda. Çaresiz o raya gittim, karakola telefon ederek evime gelirken üzerime ateş edildi dedim. Yarım saat sonra dört tane polis geldi. Bana ateş edilen yere gittik, beş tane yedi altmış beş lik boş kovan bulduk. Şikâyetçi olduğumu belirttim, beni de aldılar ve Karakol’a gittik.

Karakolda boş bir oda da bir sandalye koydular oraya oturdum bir saat bekledim. Boyu, bana ateş eden gence benzeyen birini getirdiler, hem de silahıyla bir tuvalette yakalamışlar. Fakat yakalanan genç çok şirret bir şey. Polisleri tehdit ediyor, sizi Başbakan Ecevit’e şikâyet edeceğim” diyor. Alibaba Karakolunun meşhur solcu Komiseri kara Lütfi, yakalanan genci içeri odasına çağırdı, ne konuştular bilmiyorum, silahını da geri verdiler, bıraktılar gitti.

Bana ateş eden yüzde doksan bu gençti ama bıraktı gönderdiler. Bende eve gitmek istiyorum dedim. Senin işin var bekleyeceksin dediler. Öğleden sonra gelmiştim, akşam karanlığı bastı. Oturduğum odanın penceresi açık, Gökçe Bostan tarafından gelen yola bakıyor. Baktım Ali babanın külhanbeylerinden bizim köylü “Köylüoğlu Mehmet” geliyor. Hemen ona seslenerek, “Mehmet abi bana ateş edildi, Karakol beni bırakmıyor. Ülkü Ocağına bir haber ver” diye seslendim. İçerden sesimi duyan Komiser Lütfü polislere: “Bırakın şunu nere giderse gitsin” dedi.

Bir polis yanıma geldi, “haydi gidiyorsun” dedi. Ben nasıl gideceğim biraz önce orada bana ateş edildi, beni siz götürün” dedim. Polis bunun üzerine hayat boyu aklımdan çıkmayacak bir söz söyledi: “Bizi kim getirecek?” Bu söz tam da o günleri anlatıyordu.

Daha sonra Hürriyet Gazetesinin hazırladığı bir kitap elime geçti. 1978 in sekizinci ayından 1979 sekizinci ayına kadar Türkiye’de anarşiden ölenlerin listesini veriyordu. Öldürülen sağcı ve ülkücülerin sayısı 327 taneymiş. Öldürülen solcuların sayısı 295 taneymiş. Siyaseten sağcı veya solcu olduğu bilinmezken ölenlerin sayısı ise 250 civarındaymış. İşte böyle bir ateş çemberinden geçerek bu günlere geldik.

Devam edecek: