Kadın cinayetleri, Türkiye’nin üstünü örtmeye çalıştığı, ama her gün daha derinleşen kanayan yarasıdır.
Yine bir kadın cinayeti haberiyle sarsıldık. İstanbul'da, bir günde iki kadını vahşice katleden Semih Çelik’in ardından, bu ülkede kadın olmanın nasıl bir trajediye dönüştüğünü bir kez daha gördük. Eyüpsultan’da eski sevgilisi Ayşenur Halil’i ve ardından Fatih’te İkbal Uzuner’i öldürdükten sonra surlardan atlayarak intihar eden bir katil daha... Ne yazık ki isimler değişse de hikayeler hep aynı.
Biz kadınlar her sabah evimizden çıkarken yaşama korkusuyla yüzleşiyoruz. İstediğimiz tek şey, evimize sağ salim dönebilmek. Artık her adımda bir erkeğin saçına, sakalına, bakışına dikkat kesiliyoruz. Bu toplumda akli dengesi bozuk bir kadının bir erkeği öldürdüğünü gördünüz mü? Hayır, çünkü mesele erkeklerin bahanelerle meşrulaştırılan şiddetidir. Erkekler işsizlikten, fakirlikten ya da psikolojik sorunlardan dolayı kadınları öldürmüyor. Onlar öldürebildikleri için, öldürmelerine göz yumulduğu için bunu yapıyor.
Bu ülkede kadın olmak, sürekli ölüm korkusuyla yaşamak demektir. Bahaneler ardına saklanan bu karanlık sistemde, her cinayetin ardından konuşulan aynı yalanlar: "Akli dengesi bozuktu", "Uyuşturucu kullanıyordu", "Öfkesine hakim olamadı". Oysa gerçek ortada; hiçbir önlem alınmıyor, hiçbir yaptırım uygulanmıyor. Bir bahane bulmak o kadar kolay ki, her erkek bu bahanelerin ardına sığınıp cezasız kalabiliyor. İşte bu yüzden, erkeklerin saçına sakalına değil, onları sokaklardan uzak tutacak gerçek çözümlere ihtiyacımız var.
Peki biz ne istiyoruz? Yaşamak istiyoruz. Korkmadan, özgürce yürümek, işimize gidip eve dönmek, bir gün bile olsa hayatımızın tehdit altında olmadığını bilmek istiyoruz. Ama gerçek şu ki, bu ülkede kadınlar olarak yok sayılıyoruz. Öyle bir ülkeyiz ki, kadınların yaşama hakkı dahi tartışma konusu. Ve en korkuncu da bu; biz kadınlar sadece kendimiz için değil, annelerimiz, kız kardeşlerimiz, küçücük kız çocuklarımız için de korkuyoruz. Bu karanlık içinde kaybolmadan, yaşamak istiyoruz.
Kadın cinayetlerinden daha kötüsü, kadın cinayetlerinin çözülemediği bir toplumda yaşamaktır. Bahaneleriniz ve kılıflarınız sizin olsun, siz o kılıflarla evden çıkmayın ki, biz kadınlar özgürce yaşayabilelim. Korkularımız, yaşama arzumuzla baş etsin. Bir gün bile olsa bu ülkede korkusuzca yürümek istiyoruz.
Sonunda, bir yerde sorumluluk alması gerekenler, yüzleşmesi gerekenler biz değiliz. Kılıf bulanlar, bahaneler yaratanlar sizsiniz.