DİĞER TARİKAT ŞEYİHLERİNE BAKIŞLARI:
Süleymancıların, diğer tarikatlardan tasvip ettikleri şeyhlerin başında Abdülkadir Geylani gelir. Onu severler ve onun kerametini sık-sık anlatırlar. Bir hafta Nakşibendi hatmesini yani Hatmi Hacegan yaptıkları gibi diğer hafta da Hatmi Kadiri yaparlar.
Gavsı Azam sıfatının da Abdülkadir Geylaniye ait olduğunu kabul ettikleri için Üstad Süleyman Efendiye bu sıfatı pek kullanmazlar. Ama kimine göre Gavstan üstün, kimine göre ise Gavs’tan aşağı kabul edilen Kutupluğu, oda yetmez Kutuplar Kutbu olan Allah’tan sonra kainatın idarecisi konumun da ki Kutb-ül Aktab’lığı Süleyman Efendiye verirler,
Kutup, değirmen taşının dönmesini sağlayan ortasında ki düzeneğin ismi olduğu için nasıl ki değirmen taşını o dönderiyorsa, kainatın merkezi olan dünyayı da Kutb-ül Aktap olan Süleyman Efendi dönderiyordu. Bu durum kıyamete kadar onun uhdesinde kalacak. Bunun haricinde mahlukatın üzerine yağan rahmet ve onların rızkı da Kutbun eliyle gerçekleşiyordu.
Adı tasavvufçularla anılmayan ama toplumun peşinden gittiği alimleri de Tasavvufçu göstermek için ellerinden geleni de yaparlardı. Mesela: İmamı Azam Ebu Hanife’yi çok severler. Takip ettikleri Mezhebin imamı olduğu için onu da uydurulan bir Arapça cümleyi delil yaparak onu da tarikata sokmuşlardır.
İmamı Azam, ölmeden evvel demiş ki: “Levlessenetan, Le helekennuman.” Yani, Ebu Hanife demiş ki: “Eğer şu iki senem olmasaydı ben helak olurdum. Yani, son iki sene içinde Tarikata girmişte kendisini kurtarmış deniyordu. Halbuki Hicri 80 de doğup 150 de vefat eden İmamı Azam’ın yaşadığı dönemde ne tasavvuf ve ne de tarikat vardı.
Birde bu sözü uyduranların benim aklıma gelenler gelmiyor mu acaba? Bu kişi yüzlerce fetva vermiş ve bizler de onu taklit ederek ibadetlerimizi yapıyoruz. Eğer dediği gibi son iki senelik yaşantısını onu helak olmaktan kurtarıyorsa daha evvel ki senelerde verdiği fetvalar ile amel eden bizler helak olduk demektir.
Tasavvufçu olmayıp hadisçi olan başkaları ise bu bir harf değişimi ile söylenen: LevlessneDan, Le helekennuman” cümlesinden şu manayı çıkarmışladır. Yani, imamı Azam diyesiymiş ki: Şu iki sened-delil- dayanak olmasaydı ben helak olmuştum. Ebu Hanife demek istemiş ki, Kur’an ile Hadis delilim olmasaydı ben helak olurdum.
Halbuki Ebu Hanifenin yaşadığı dönemde hadisler henüz yazıya geçirilmediği için Ebu Hanife fetvalarına hadisleri delil yapmaktan çekiniyordu. Sonradan bu durumu gören ve kendileri de hadisi ikinci delil kabul eden imamı Şafi, Buhari hadis kitabını toplayan Özbekistanlı İsmail Buharı ve hatta İmamı Gazali bu durumu göz önüne alarak İmamı Azamı acımasızca tenkit etmişlerdir.