NİSA SURESİ- 

93-Kim bir mü'mini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedî kalacağı cehennemdir. Allah, ona gazap etmiş, lanet etmiş ve onun için büyük bir azap hazırlamıştır.

YORUM: Cemal Külünkoğlu Meali
Nisâ Suresi 93. Ayet Açıklaması
İnsan öldürmenin cezasıyla alakalı olarak ayrıca Bakara 2/178, Mâide 5/32. ayetlerine de bakabilirsiniz. Mâide sûresinin 5/32. âyetinde, peygamberleri ve insanları sürekli öldüren İsrailoğullarına hitaben, “Kim bir canı, başka bir cana ya da yeryüzünde fesat çıkarmasına karşılık olmaksızın öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur” buyrulmaktadır. Buradan da öldürmenin ne kadar kötü bir fiil olduğu anlaşılmaktadır.

Mehmet Okuyan Meali
Nisâ Suresi 93. Ayet Açıklaması
Yüce Allah hataen insan öldürmenin cezasını ifade ettikten sonra, sözü kasten bir mümini, bir insanı öldürmeye getirmektedir. Bu çerçevede her kim kasten bir mümini öldürürse, onun dünyevi karşılığının duruma göre ya kısas ya da diyet olduğu Bakara 2:178’de dile getirilmektedir. Böylelerinin mahşerdeki karşılığı ise içinde ebedi kalacakları ateş azabıdır. Üstelik Yüce Allah böylelerine “gazap etmiş olacağı” gibi “lanet de edecektir” ve “bunlar için çok büyük bir de azap hazırlamış olacaktır.” İnsanoğlu Yüce Allah’ın şaheseridir. Bu nedenle Mâide 5:32’de de belirtildiği gibi bir cana kıymak bütün insanlığı öldürmekle, bir cana hayat vermek bütün insanlara hayat vermekle eşdeğer tutulmuştur. İnsan canına kıymak Yüce Allah’ın bir ayetini yok etmek şeklinde bir cinayettir. Bu nedenle, çocuk veya yetişkin herhangi bir insanı öldürmek hem insan hakkını ihlaldir hem de Yüce Allah’ın hukukuna tecavüzdür; belirlediği hayat sistematiğine bir müdahaledir. Esasında insan öldürmek en büyük fesattır. Çünkü “bir cana kıymak cihana kıymak”tır. “Bir âdemi öldürmek âlemi öldürmek” gibidir.

94-
Cemal Külünkoğlu Meali
Ey inananlar! Allah yolunda savaşa/sefere çıktığınız zaman (mü'mini kâfirden ayırt etmek için) iyice araştırın. Size selam verene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek (ganimet almak için), “Sen mü'min değilsin” demeyin. Çünkü Allah nezdinde pek çok ganimet vardır. (Unutmayın ki) sizler de bir zamanlar aynı durumdaydınız ama Allah size (imanı) lütfetti. Öyleyse iyice araştırın (“Sen mü'min değilsin” diyerek peşin hükümlü olmayın). Şüphesiz ki Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

Cemal Külünkoğlu Meali
Nisâ Suresi 94. Ayet Açıklaması

Görüldüğü gibi, İslam savaş konusunda en küçük ayrıntıyı dahi göz ardı etmemiştir. “Allah yolunda savaşa çıktığınız zaman (mü’mini kâfirden ayırt etmek için) iyice araştırın.” cümlesi bu detayın bir parçasıdır. Olur ya düşman tarafında bulunduğu hâlde henüz îmanını açığa vuramamış, kan akmasına gönlü razı olmayan ve Müslümanları öldürmek istemeyen ya da Müslüman olmadığı hâlde aktif şekilde size düşmanlık yapıp yapmadığından emin olmadığınız kimseler bulunabilir. Bunlar durumlarını size anlatırken, gücünüzü kullanarak umursamaz bir şekilde bunlara zarar vermeye kalkmayın. “(Unutmayın ki) sizler de bir zamanlar aynı durumdaydınız.” Yani bir zamanlar düşmanınız güçlüydü, siz zayıftınız ve zayıf olduğunuz için düşmanınızın size merhametli davranmasını istiyordunuz. Üstelik düşmanınız müşrik olduğu hâlde. Şimdi güçlendiniz, düşmandan beklediğiniz merhameti, kendiniz göstermezseniz bu doğru olmaz. Sizin dininiz rahmet dinidir ve bu rahmet her şeyi ve herkesi kuşatmıştır. O hâlde savaşta da olsa merhamet göstermek için saikler bulmalısınız. “Size selam verene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek, ‘Sen mü’min değilsin’ demeyin.” Üstelik Müslüman olduğunu bildirmek için size ‘selam verene’ sırf ganimetlerini ele geçirmek ya da savaşta galip gelmenin menfaatlerinden yararlanmak için “Sen mü’min değilsin.” diyerek selamı yalandan veriyormuş gibi onları duymazlıktan gelmeyin. ‘İyice araştırın’ ifadesi selam vereni öldürmeyi değil de ona farklı şekillerde engel olmayı, malına el koymayı vb. yaklaşımları işaret ediyor. Çünkü savaş anında öldürmek konusunda karar vermek için uzun bir araştırmaya imkân yoktur.

95-
İsmail Yakıt
Mü’minlerden özür sahibi olmaksızın yerlerinde oturanlar ile mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda çaba gösterenler/cihat edenler [mucâhidûn]³⁶ bir değildir. Allah, mallarıyla, canlarıyla çaba gösterenleri/cihat edenleri derece bakımından, oturanlardan üstün kılmıştır. Gerçi Allah hepsine de güzellik vaat etmiştir ama mücâhitleri, oturanlardan çok daha büyük ecirle/mükâfatla üstün kılmıştır.

İsmail Yakıt
Nisâ Suresi 95. Ayet Açıklaması

36 “Mucâhidûn”: Mücahit kelimesinin çoğuludur. C-h-d kökünden gelir. Cihat eden, çaba ve gayret gösteren demektir. Sadece savaşmayı, çarpışmayı (kıtâl) değil, aynı zamanda ahlaki, sosyal ve manevi anlamda her türlü mücadele ve çabayı ifade eder: Mesela cehaletle savaşmak, salgın hastalıklara karşı mücadele etmek vb hatta Hz. Peygamber, bir savaştan dönerken; “Küçük cihattan büyük cihada dönüyoruz” demiştir. Sahabe, daha büyük bir savaşa çıkacaklarını zannetmiştir. Hz. Peygamber o büyük cihadın “cihâdu’n-nefs” olduğunu yani nefisle yapılan cihat olduğunu, insanın kendi zaaf ve ihtiraslarına ve şehevi arzularına karşı yapacağı cihat olduğunu belirtmiştir.

101-Yeryüzünde sefere çıktığınız zaman, eğer gerçeği yalanlayan nankörlerin, size kötülük yapmalarından korkarsanız, salâtı¹ kısaltmanızda² bir sakınca yoktur. Kuşkusuz, gerçeği yalanlayan nankörler sizin apaçık düşmanınızdır.

YORUM: Erhan Aktaş Meali
Nisâ Suresi 101. Ayet Açıklaması
Namazı. .Kısaltmanın, namazın “rekât sayısında” veya “kılınışşekli nde” olduğuna dair farklı görüşler var. Kanaatimizce yere ve koşullara göre her iki durum da söz konusu olabilir. Burada bir tehlike anında namazın kısaltıla bilineceğinden söz edilmektedir: İster rekât sayısı ister ima yolu ile ister rukûsuz ve secdesiz ister okunacak duaları kısaltarak. Namazı kısaltmanın tek koşulu “tehlikenin olmasıdır.” Bunun dışında İslam Fıkhında yer alan “seferilikte” (normal yolculukta) namazı kısaltma kuralı doğru değildir. Ayette de ifade edildiği gibi kısaltma yapmak için bir tehlikenin; korkulacak bir durumun söz konusu olması gerekir. Hele hele yolculuk esnasında farz namazları kısaltıp, sünnet namazları kısaltmadan kılmak “akla ziyan” bir durumdur.

İsmail Yakıt
Nisâ Suresi 101. Ayet Açıklaması
Herhangi bir normal yolculukta farz namazları kısaltarak kılmanın hükmü bu ayete dayandırılır. Hanefiler, farzları iki rekât kılmanın bu ayetle azimet/bağlayıcı bir emir olduğunu söylerler. Şafiler ise, bunun bir ruhsat olduğunu, bağlayıcı olmadığı, isteyenin iki isteyenin de farzları dört rekât kılabileceği görüşündedir. Zahiriler ise namazın kısaltılmasının sadece savaş halinde olduğunu, korku ve güven olmayan ortamlarda câiz olduğunu savunurlar (Bkz. Abdülkadir Şener ve arkadaşlarının meâli, dipnot). Namazların tehlike olmadığı yani barış zamanlarını da kaplayacak şekilde seyahatlerde kısaltarak kılınması Hz. Peygamber tatbikatına (sünnetine) dayanmaktadır.

Mehmet Okuyan Meali
Nisâ Suresi 101. Ayet Açıklaması
Bu ayet savaş yolculuklarında düşman tarafından gelebilecek bir ölüm tehlikesi varsa namazların kısaltılabileceği ruhsatını içermektedir. Böyle bir ölüm tehlikesinin bulunmadığı yolculuklarda, namazlar kısaltılmamalı ve tam kılınmalıdır. Burada unutulmaması gereken nokta, savaş yolculuklarında iken eğer bir düşman tehlikesi varsa namazların kısaltılabilme ruhsatını içermesidir. Diğer yolculuklarda, üstelik bir düşman saldırısı tehlikesi de yokken namazların zorunlu olarak kısaltılması ve bunun Allah’ın bir ikramı olduğu yolundaki iddialar bu ayete aykırıdır.
105-Allah’ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükmedesin diye sana Kitabı (Kur’an’ı) bir amaç ile indirdik; [*] hainlerden taraf olma!

YORUM: Mehmet Türk Meali
Nisâ Suresi 105. Ayet Açıklaması
1 Ey Peygamber! Allah’ın sana gösterdiği hak ve vahiy ile hükmedesin. İnsanlar arasında itikadî veya amelî her çeşit anlaşmazlığı Allah’ın Kitabı’nı düstur edinerek çözüp her kese hakkını veresin. Yani kitabın asıl indiriliş sebebi; insanlar arasında hüküm ve hâkimiyet için hakkı gösteren bir esas olması ve bunun Peygambere indirilmesi ise Peygamberin Allah tarafından gönderilen hükümleri uygulamasıdır. Müslümanların halifesinin esas görevi, ne kendinin, ne de şunun bunun görüş ve arzusunu değil, ancak hakkı takip etmesi ve hakkın hilafına asla hükmetmemesidir. Hz. Ömer, “Allah’ın bana verdiği re’y ile hükmettim” demeyin, zira ayetteki “Allah’ın sana gösterdiği şekil” ifadesi vahiydir ve Peygambere mahsustur. Sizin re’yiniz ise ilim değil, bir zandır.” demiştir. Binaenaleyh hâkimler kendi re’y ve kanaatleriyle hükmedemezler. (Özetle-Elmalılı)
2 Bu âyet, Kur’an’ın esas indiriliş sebebini net olarak ifâde etmektedir. Buna göre Kur’an, İslâm Devletinin ve o devletin yürütme organlarının, hükümlerini Allah’ın kitabında gösterdiği şekilde vermelerinin yollarını gösteren kitaptır.
3 Yani hainler lehine düşman olma. Sakın hainleri savunmak için kimseye düşmanlık etme ve onların avukatı kesilme.

Mehmet Okuyan Meali
Nisâ Suresi 105. Ayet Açıklaması
Bu ayet Nisâ 4:65, En‘âm 6:114, Nahl 16:44 ve 64. ayetlerle birlikte okunmalıdır. Verilmek istenen mesaj açıktır: Hz. Muhammed de diğer insanlar da hüküm verirken Kur’an ile hüküm vermelidir; çünkü vahyin indiriliş amacı hayatın, Yüce Allah’ın gösterdiği şekilde yaşanmasıdır. Müfessirler bu ayetlerin çoğunun, Tu‘me İbn Ubeyrık hakkında indirildiği konusunda ittifak etmişlerdir. Bu iniş sebebi olayının nasıl meydana geldiği konusunda değişik rivayetler vardır. Tu‘me bir zırh çalmıştı. Bu zırh kendisinden istendiği zaman, bu hırsızlığı Yahudilerden birinin üzerine atmıştı. Onunla o Yahudi’nin kavmi arasında davalaşma iyice kızışınca münafık Tu‘me’nin sülalesi Hz. Muhammed’e gelerek, bu dava konusunda kendilerine yardım etmesini ve bu hırsızlık işini o yahudinin yaptığına hükmetmesini istemişlerdi. Hz. Muhammed de (onların sözüne güvenerek) bunu yapmak isteyince, işte bu ayet nazil olmuştu (Semerkandî, [Bahru’l-‘Ulûm], I, 335-336).