254- “Kim karnını aç bırakırsa, onun düşündükçe büyür. Kalbi sezgin olur.
Bunların hepsi tasavvuf ehlinin uydurmalarıdır. Osmanlının ünlü mutasavvıfı ve âlimi Erzurumlu İsmail Hakkı “Marifet Name” isimli meşhur eserinde tasavvuf bölümünü işlerken devalı tavsiyeleri şunlardır. Çok yemek, çok su içirir. Çok su, çok uyku getirir. Çok uyku ve gaflet getirir diye uzatır giderdi.
255- “Tıka basa karnı doldurmak, hastalığın esasını teşkil etmektedir. Perhiz ise, ilacın temelini teşkil eder. Her cisme ve bedene mümkün olduğu kadar riyazatı tatbik ediniz.
Çok hadis uydurulan konulardan biri de belki de en ön deki yemeyi içmeyi azaltmayı tavsiye eden tasavvuf koludur. Fakat günümüzde ki tasavvuf erbabı çağ atlamış durumdalar. Bu günkü sofiler kırk gün aç durup çile çekmeyi bırak, kırk saat bile aç duramazlar. Geçenler de bol Gavs’lu bir tasavvuf kolunun dört tane ereni bir sofrada beraber olmuşlardı. Bir sofrada beraber olan 4 Gavs’un önüne konan yemek 44 kişiyi doyurur, hatta biraz da artardı. Şimdi bize eskilerin edebiyatını yapmak kaldı.
256- “Ebu Said el Hudri rivayet eder, Resulüllah: “Kahvaltı ettiği gün akşam yemeği yemezdi. Akşam yemeği yediği zaman da kahvaltı etmezdi.”
Bu sözün hadis olmadığı imam Iraki’nin açıklaması ile zaten belli oluyor. Fakat bir insanın uydurmada olsa böyle bir söz uydurması ne tuhaftır. 24 saatte bir öyün yemek yenecek olsa Peygamber Efendimiz oruç tutanlara sahur yemeğini niye tavsiye etsin? Hayvanat bile bir yiyecekle 24 saati geçirmez, günde iki defa yer. İnsan fıtratına uygun olan da günde iki defa yemek normal olandır. Öyle olduğu içinde sahur ve iftar tavsiye edilmiştir.
257- “Ümmetimin en şerlileri o kimselerdi ki, buğdayın özünü yerler.”
İnsanların var olduğu günden beri yediği buğday ununu, peygamber Efendimiz ’in buğday ununu “ümmetimin en şerlileri yer” demesi mümkün değildir. Çünkü ayetlerde açıkça helal olan yiyeceklerin haram yapılmaması emredilir. Yüce Allah şöyle buyurur: Ey insanlar! Allah’ın size helal kıldığı hayatın güzelliklerinden kendinizi yoksun bırakmayın. (Onları kendinize haram etmeyin.) (Maide 87)
Allah, yarattığı helal ve temiz rızıklardan kulunun istifade etmesini emretmiş ve hangi sebeple olursa olsun insanın Allah’ın helal kıldığı bir şeyi kendisine yasaklamasını da haram kılmıştır. “Peygamberim bundan yememiş veya yiyememişti, rahmetli annem ya da babam bunu çok severdi gibi manasız mülahazalarla hiçbir nimetin haram edilmesine Allah müsaade etmez. Allah verdiği nimetlerini kulunun üzerinde görmek ve gördüğü nimetlerin karşılığını almak ister. Kula düşende bu nimetlere şükretmektir. (Cemal Külünkoğlu)
258- “Ebu Said ed Darani buyurdu: Evlenen bir kimse dünyaya meyletmiştir. Hiçbir mürit görmedim ki, evlenip de eski halinde kalsın.
Ona dediler ki: Bir kadının arkadaşlığına ihtiyacın vardır. Cevap olarak dedi ki: “Allah beni kadınla arkadaş kılmasın. Kadın ile ünsiyet kurmak, Allah ile ünsiyete mani olur. Yüne buyurdu ki: Çok mal veya ailenden birisi seni Allah’tan meşgul ediyorsa, o senin için uğursuzdur. Bu nedenle evlenme hususunda Peygamberimiz örnek gösterilemez. Çünkü Resulüllah’ın Allah sevgisine dalışı öyle bir raddeye gelmişti ki, bazan da sevgi içersin de cayır-cayır yandığını hissederdi. Öyle bir sınıra gelmişti ki, sevgi kalıbına akacak, kalıbını paramparça edecektir. Bu nedenle, Allah’ın Resulü mübarek elini zevcesi Aişe’nin oyluk kemiği üzerine vurarak buyurdu “Ey Aişe benimle konuş dedi.”
Hadis diye uydurulan cümlenin içinde mürit kelimesinin geçmesi uydurma olduğunu ispat ediyor. Çünkü Resulüllah’ın zamanında ve ondan sonra ki iki yüz sene içinde müritten bahsedilmemiştir.
Ebu Said ed Darani’nin söylediği evlenmemeyi tavsiye eden birçok sözden sonra Peygamberimizden diye rivayet ettiği bir cümle var ki, Peygamberimize yapılmış en açık iftiradır: Allah’ın Resulü mübarek elini zevcesi Aişe’nin oyluk kemiği üzerine vurarak buyurdu: “Ey Aişe benimle konuş” dedi. Ben bu cümleden evlenmeme ile ilgili bir mana bulamadığım gibi büyük âlim İmamı Gazali bu cümleyi hadis olarak buraya niye koymuş anlayamadım.
Tirmizi de geçen bir hadise göre “Mala yani” (Anlamsız sözler) hakkında şöyle buyurmuştur:
“Malayaniyi, yani füzuli konuşmayı terk etmek, kişinin Müslümanlığının güzelliğindendir.”
İmam gazali “ Malayani ’yi” anlatmaya şöyle devam ediyor: Doğrusu bundan daha şiddetli hadislerde varit olmuştur. Enes der ki: Bizden bir genç; Uhud gününde şehit oldu. Biz baktık ki, onun karnının üzerinde açlıktan dolayı, bir taş bağlıdır. Annesi yüzünden toprağı silerek şöyle dedi: “Cennet sana afiyet olsun, ey oğul! Bu sözü dinleyen Allah’ın Resulü şöyle buyurdu:
259- “Sen cennetin ana afiyet olacağını nerden biliyorsun? Belki de o malayani konuşmalar yapardı. Kendisine zarar vermeyeni men ederdi.”
İmam Iraki, bu sözünde hadis olmadığını, hiçbir hadis kitabında bulunmadığını beyan eder.
Ata der< ki: Adamın biri, İbn Abbas’tan sordu. Allah’ın Resulü şaka yapar mıydı? Abbas: “Evet yapardı” buyurdu. Acaba Resulüllah’ın mizahı nasıldı? Resulüllah’ın mizahı: Bir gün zevcelerinden birine geniş bir elbise giydirdi, ona dedi ki:
260- “Bu elbiseyi giy, Allah’a hamdet! Gelinlerin gelinliklerinin eteğini yerlerde sürüdükleri gibi yerlerde sürü.”
İmam Iraki, bu sözünde hadis kitaplarında hadis olarak geçmediğini söyler.