Peygamberimizi Beşer vasfından ayıran tek özellik vahiydir. Bunu anlamak için yine Kuran ayetlerine bakmak yeterlidir. “De ki: Ben size, Allah’ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyarım. De ki: Kör ile gören hiçbir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?” (Enam 50)

Allah’ü Teâlâ’nın Peygamber Efendimize verdiği görevde aldığı vahy’i insanlara tebliğ (Ulaştırmak) dır. Vahyi ulaştırırken de ondan bir kısmını saklayamaz.

“Ey Peygamber Rabbinden sana indirileni insanlara ulaştır. Bunu yapmaz isen Allah’ın elçilik vazifesini yapmamış olursun.” (Maide 67)

Hz. Aişe’den rivayet edilen bir sözde şöyle demiştir: “Kim sana Hz. Peygamberin kendisine nazil olan vahiyden bir şey gizlediğini bildirirse o yalan söylüyordur, inanma.” Demiş ve yukarda ki ayeti de delil getirmiştir. (Buhari 4612)

Hazreti Peygamber’in bu görevi tam yaptığına veda haccında ki yüz binler şehadet etmiştir. (İbn Hişam 604) Müslim’in rivayetinde Hz. Peygamber Arafat’ta Müminlere şöyle diyor:

“Size bir şey bıraktım ki ona bağlı kaldıkça yolunuzu şaşırmazsınız. Allah’ın kitabı size (Kıyamet günü) benden sorulacak, ne diyeceksiniz? Dediler: “Şehadet ederiz ki sen tebliğ ettin, vazifeni yerine getirdin, nasihatte bulundun…(Müslim 2950)

Veda hutbesi diye meşhur olan hadislerin içinde bir bölümünü kapsayan yukarıda ki hadis de görüldüğü gibi Peygamberimiz vahyin tek ürünü olan Kur’an-ı bıraktığını, ona bağlı kalındıkça dalalete düşmezsiniz, diye buyurduğunu görüyoruz.

Peygamber Efendimiz vahyi tebliğ ederken eksiltme yapamayacağını Yüce Allah şöyle bildirir: “Rabbinin kitabından sana vahyedilenleri oku. O’nun kelimelerini değiştirebilecek yoktur. (Kehf 27)

Hazreti peygamberin vahyi saklaması, değiştirmesi, eksiltmesi olmadığı gibi eklemesi ve ilavesi de olmaz. “Şayet bizim adımıza bir kısım sözler isnat edecek olsaydı, şüphesiz onu yakalar, şah damarını keserdik.” (Hakka 44-46)

Bu gün vahyin sadece Kur’an değil hadisi şeriflerinde vahiy olduğu iddia edilmektedir:

Ayetlerde Peygamberimizi uyaran sert ikazlara rağmen maalesef sonra gelenler, Vahye öyle ilaveler yapmışlar ki bu gün bu iddianın altından kalkmak mümkün değildir. Bu iddiaları yapanlar kendilerine delil olarak Necm suresi ilk ayetlerini ve bilhassa “Ve ma yentıku anil heva” (O’ arzusuna göre de konuşmaz.) Şimdiler de birileri bu üçüncü ayeti ele alarak Peygamber efendimizin ağzından çıkan her sözün vahiy olduğunu söyler hale gelmişlerdir. Hâlbuki dördüncü ayetin başında ki “Hu” zamirinin Kur’an-ı kerime işaret ettiğini (Bu Kur’an kendisine indirilen bir vahiyden ibarettir” dendiğini düşünmüyorlar. Kısaca buradan anlamamız gerekenin “Gelen vahiyler Kur’an’dır, peygamber kendinden Kur’an’a bir söz katmaz.” Denmektedir.

Yine peygamberin hadislerinin vahiy olduğunu iddia edenler, Kur’an-ı kerimde ki “Ve etı ullahe ver Resul” cümlelerine takılıyorlar. Hâlbuki ayetlerde geçen bu cümlede verilen emir, Allah’a ve Rasule itaat edin” denirken, “Allah’ın gönderdiği vahyi, Rasulüllah size Kur’an olarak tebliğ ediyor, Ona itaat edin, denmektedir. Yani kısaca Allah ve Resulüne itaat eşittir, Kur’an’a itaattir.

Vahye yapılan ilaveler tabi bununla da kalmamış. Hz. Ömer’in ağzından bir cümle uydurarak bu ayet Yunus Suresindeydi, keçiler yedi diye Kur’an’a yazılmadı, Ömer Kur’an-a ilave yaptı demeyeceklerini bilseydim bunu Kur’an’a yazardım” diye de uydurma bir ilaveyi hadis kitaplarına sokmuşlar. Yetmemiş,  bu söz için lafzı mensuh, manası baki ayet demişler.

 Hele birde Kur’an’dan eksiltmelere baktığımız zaman tam bir fecaat görüyoruz:

 İbn Ömer şöyle dedi: “Hiç kimse Kur’anın tamamına sahibim denesin. Kur’anın çoğu yok olup gitmiştir. Ortada ne kadar kaldıysa o kadar elimdedir desin. (Celaleddin Süyuti, İtkan c. 2 s. 32

Aişe(r.a.) söyledi: “Andolsun ki, Recm etme ayeti ve yetişkin kişiyi on defa emzirme sebebiyle nikâhlamanın haramlığı ayeti indi. Andolsun ki, bu ayetler tahtımın altında ki yaprakta yazılı idi. Rasulüllah vefat edince biz onun ölümü ile meşgul olduk. Evde beslenen bir koyun veya keçi odaya girip o yaprağı yedi.” (İbn Mace nikah 36- hadis 1944 A. İbn Hanbel, Müsned 3, 131,132,183)

Ahzab suresi Bakara suresi kadar uzun sure idi. Evli erkek ile evli kadın zina ettiklerinde onları kesin olarak Recm ediniz. Elbette bu Allah’tan ibretli bir cezadır. Allah Azizdir, Hâkimdir.” Şeklinde ki Recm ayeti bu surede idi. (Bunu Ebu Bekir el Enbari, Ubeyy Bin Kaab’dan zikretmiştir. Bunu ilim adamları şöyle açıklarlar: Yüce Allah Ahzab suresinden elimizde bulunan miktardan daha fazlasını kendi katına almıştır. Recm ayetinin ise lafzı kaldırılmıştır.

Bunlara benzer üç-dört rivayet daha var ama diğerlerini yazma gereği duymuyorum. Kur’anın güvenliğini Peygamberin ağzından hadis uyduranların eline bırakırsan yapacakları budur. Burada söylenenler bizatihi Kur’ana terstir, Allah’ü Teâlâ’nın söylediklerine tersdir. Mesela: Ayetlerin, surelerin kaldırıldığını, keçi yediğini, unutturulduğunu söyleyenler, Hicr suresi 9. Ayetini nasıl anlatacaklar? “Kur’an-ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.” Yine Recm ayeti vardı ama lafzı kaldırıldı, hükmü baki kaldı iddiasında bulunanlar Nur suresi üçüncü ayetini bu ayet bekârlara gelmiştir, Recm ise, evli olanlaradır diye mi insanları kandıracaklar? “Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüzer değnek (Sopa) vurun. Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah’ın hükmünü uygulamada acıma hissi sakın sizi etkilemesin. Onların bu cezalandırılmalarında müminlerden bir gurup ta şahit olsunlar.” Bu ayeti teyit eden başka ayetlerde var iken Recm’in varlığını ispat edeceğim diye Kur’an-ı tahrif ne büyük hatadır.