ALLAH’I SEVENLERİN HİKÂYELERİ, SÖZ VE KEŞİFLERİ
Bayezidi Bistami’nin Birinci Keşifi:
Yahya bin. Muaz’dan hikâye olunur: Hazret. Ebu Yezid Bistami’yi bazı müşahedelerinde Yatsı namazından sabah namazına kadar gördü. Bistami, ayaklarının üzerine oturmuş, çenesini göğsünün üzerine koymuş ve gözü bir noktaya bakmaktaydı. Yahya şöyle dedi:
Sonra seher zamanında secde etti ve secdesini oldukça uzattı. Sonra oturarak dedi: Bir topluluk seni istedi, onlara su üstünde yürümeyi verdin. Havada yürümeyi ihsan ettin. Onlar da buna razı oldular. Hâlbuki ben böyle şeyden sana sığınıyorum.
--Diğer bir topluluk senden istedi: “Onlara “Tayyi mekân” (Mekân dürülmesini) verdin. Onlarda buna razı oldular. Hâlbuki bundan da sana sığınıyorum.
--Bir topluluk senden istedi. Onlara yeryüzünün hazinelerini verdin. Onlar da buna razı oldular. Hâlbuki ben bundan sana sığınıyorum.
Ebu Yezid Bistami böylece, velilerin yirmi küsur makamını ve kerametlerini saydı, sonra baktı ve beni gördü. Sen Yahya mısın? Ben: Evet” dedim. Ne zamandan beri buradasın? Çoktan beri” dedim. Efendim bana bir şey söyle dedim. Bunun üzerine şunları anlattı:
Sana yarayacak bir şeyi anlatayım: Bil ki, Allah beni alt feleke ve ya gemiye soktu. Sonra beni alt melekûtta gezdirdi. Bana yerleri ve yerlerin altında bulunan nesneyi ta toprağa varıncaya kadar gösterdi. Sonra beni en yüksek feleğe çıkardı ve beni göklerde gezdirdi. Göklerde ki cennetlerden arşa kadar her şeyi bana gösterdi. Sonra Allah, beni huzurunda durdurdu ve buyurdu: Gördüklerinden her hangi bir şey iste, sana hibe edeyim! Dedim ki: Mevlam, ben güzel bir şey görmedim ki onu senden istemiş olayım. Bunun üzerine buyurdu: “Sen hakiki kulumsun. Sadece benim hatırım olarak bana kulluk yapıyorsun. Muhakkak senin hakkında yapacağım.
Bunun üzerine Cenab-ı benim için yapacağı bir kaş şeyi söyledi. Bu konuşmaları dinleyen Yahya dedi ki: “Neden Onun hakkında ki marifeti ondan istemedin. Hâlbuki padişahlar padişahı sana istediğini iste demişti.
Yahya diyor ki, Bana bağırarak “Azap olasıca” sus! Ben onun hakkında kendimden kıskanıyorum. Hatta benden başkasının Onu bilmesinden hoşlanmıyorum.
Kısa izah: Görüldüğü gibi Bistamlı Yazid’in babası, ünlü şeyh, Miraca çıkıyor, Allah ile görüşüyor ve bütün evliyaya verilen kerametler kendine teklif ediliyor. Onları bir çırpıda elinin tersi le itip bütün kâinatın bilgisini elde ediyor ve Allah’tan her istediğinin olacağına söz alıp geliyor. Bu yalanları, uydurmaları, hurafeleri her söylediği şirk olan Bayezid söylüyor. Dünyaca ünlü Âlimimiz İmamı Gazali de İhya’sının dördüncü cildi ve 609-610 sayfalarında yazıyor.
Bayezidi Bistami’nin İkinci Keşifi:
Anlatılıyor ki: Ebu Türap en Nahşebi, müritlerinden birini çok beğeniyor, onu yanına alıyor ve her ihtiyacını karşılıyor. Ebu Türap, bir gün müridine: “Keşke Ebu Yezid’i bir görseydin” dedi. Mürit, “ben meşgulüm” dedi. Ebu Türap, çokça üsteledi. Müridin muhabbeti galayana geldi, “Rahmet olasica1 ben Ebu Yezidi ne yapayım, ben Cenab-ı Hakkı gördüm” dedi.
Ebu Turap dedi ki: Müridin sözüne karşılık tabiatım heyecana kapıldı. Nefsime hâkim olamadım ve dedim ki: Eğer Ebu Yezid’i (Yanındaki tecelli ve marifetten ötürü) bir defa görseydin, Cenabı Hakkı kendi dar ölçünle yetmiş defa görmenden sana daha menfaatli olurdu.
Bunun üzerine genç mürit, Ebu Turab’ın sözünden dehşete kapıldı ve bu sözü inkârla karşılayıp dedi: Bu nasıl olur? Ebu Turap: Azap olasıca, sen Allah’ı onun katında görmüyorsun. O halde Allah senin acziyetin nispetinde sana görünür. Ebu Yezid Bistami keşifleri devam edecek inşallah.
317—“Ümmetimin Ruhbaniyeti (Rahipliği) camilerde oturmaktır.” İkinci hadis: “Kim ki Allah’ü Teâlâ’yı zikretmek veya onu başkasına hatırlatmak için camiye giderse, o, Allah yolunda cihad eden bir kimse gibidir.”
Iraki, birinci sözün hadis olarak rastlanmadığını söyledikten sonra ikinci söz için, “ Kabül Ahbar’ın sözünden maruf olan bir parçadır” diyor.
Ruhbaniyetten maksat bizde sofiliktir. Hadid suresi 27. Ayette Yüce Allah Hıristiyan Ruhbanlığını şöyle anlatıyor: “Sonra bunların peşinden art-arda peygamberlerimizi gönderdik. Onların arkasından da Meryem oğlu İsa’yı gönderdik. Ona İncil’i verdik ve kendisine uyanların kalplerine şefkat ve merhamet duygusu koyduk. İcat ettikleri Ruhbanca Riyazet ve Sofuluğa gelince: Biz onlara bunu emretmedik, Allah rızasını kazanmak arzusuyla onu kendileri uydurdu. Ama sonra ona da gereği gibi uymadılar. Bizde içlerinden iman edenlere karşılığını verdik. Fakat onların çoğu yoldan çıkmışlardı.”
Ruhbanlık, semavi dinlerde yeri olmayan, Hıristiyan din adamlarının icat ettiği bir anlayış ve yaşayış tarzıdır. Ruhbanlıkta insanlar riyazete çekilerek dünyevi zevkleri terk ederler ve kendilerini ibadete verirler.
Ayette anlatılan Ruhbanlığın karşılığı Sofilik olarak tercüme edilmiştir. Aynen öylede İslam Sofizmi de aynen böyle doğmuştur. Allah, bizimkilerden de böyle bir şey itemediği halde, oruçla yetinmemişler, kırk gün yemeden içmeden aç durmayı yani, Çileyi, çile çekmeyi icat etmiş.