188- “Âlimlerin uykusu ibadettir.”
Âlim kelimesi Arap âlemine İslam’ın yani Kur’an’ın gelmesiyle girmiştir. İç karışıklıkların yoğun şekilde devam ettiği Tabiin ve sonraki dönemlerde İslami ilimlerde bilgili insanlara ihtiyaç duyulmasından dolayı insanları ilim öğrenmeye teşvik etmek için içinde ilim-âlim kelimeleri bulunan birçok söz hadis diye uydurulmuştur.
189- “Şarkı (Türkü, çalgı) zinanın teşvikçisidir.”
Kur’an da şarkı ve çalgının haram olduğunu bildiren bir ayet yoktur. Peygamberimizin Bayram günü zencilerin şarkı söylemelerini ve oyun oynamalarını hanımı Ayşe ile seyretmiş ve haram olduğuna dair bir şey söylememiştir. Daha sonra ki devirlerde Arap âleminde çalınan tef ve davul gibi çalgıların serbest diğerlerinin yasak olduğunu söyleyenler çok olmuştur. Ama İslami ilimlerde üstat kabul edilen İmamı Gazali müziğin ve semanın serbest olduğunu söylemiştir.
190- “İki kere doğmayan semaların melekutne giremez.”
Böyle bir hadis olmadığı gibi, böyle bir manada olmaz. İki kere doğmaktan maksat nedir anlayamadım. Bu sözün de uydurma olduğundan şüphe yoktur.
(İmamı Ra…ni (1034) Mektubat’tan alınan uydurma hadisler.)
191- “Allah’ın ahlakı ile ahlaklanınız.”
Bu söz daha evvel de bazı tasavvuf kitaplarında hadis olarak geçti. Hadis olarak kabul etmek doğru değildir. Ahlak, hulktan gelmektedir. Hulk da yaratılmak demektir. Dolayısıyla ahlak ta yaratılmış demekti. Yaratılan şey Allah’a izafe edilmez. Allah ayrıdır, yaratılan ayrıdır. İkisi bir yerde birleşmez. Bir şey Alla ise, yaratılmış olmaz. Bir şey yaratılmış ise, Allah olmaz.
192- “Allah’ın ilk yarattığı akıldır.”
Yine geçmişte tahlilini yaptığımız bu sözde hadis değildir. Bir kısım mezhepler rivayeti öne alırken diğer guruplar da aklı öne almışlardı. Akılla ilgili o kadar sözü hadis diye uydurdular ki, hadis tenkitçileri içerisinde akıl lafzı geçen her söz hadis değil, uydurmadır” dediler.
193- “Allah’ın ilk yarattığı nurumdur.”
El-Leknevî el-Âsâru’l-Merfû’a'da sf: 42-3, bu rivayetin “Nur-u Muhammedî’nin ilk yaratılan şey olduğu” naklen sahih olmadığını bildirmiştir.
Halk arasında hadis olarak bilinen rivayetlerin, hadis olup olmadığını tahlil etmek üzere eserini kaleme alan Aclunî, bu rivayetin sahihliği hakkında hiç bir şey dememiştir.
İbn Hacer el-Heytemî, el-Aclûnî, el-Leknevî gibi âlimler onun Abdurrazzâk tarafından nakledildiğini söylemişlerdir. Ancak Abdurrazzâk’ın el-
Musannef’inde bu rivayeti bulmak mümkün olmadı! Bu lâfızlar ehl-i sufiyye eserlerinde meşhurdur. Bu ve benzeri rivâyetleri kitablarına sokuşturanlardan bazıları: Abdulkerim el Cili “İnsanu’l Kâmil, sf: 13-34
İbn Hâcer el Heytemi, el Fetava el Hadisiyye, sf: 59 60; Ömer b. Saîd b. Osman el-Fûtî et-Tûrî el-Kidivî, Rimâhu hizbu’r Rahim, c.1, sf: 493.
Huseyin Hasan Tamai et Ticâni, Akva’l Edille we’l Berahin, sf: 5; Abdulkādir b. Abdullah el-Ayderûsî, en-Nûru's-sâfir, sf: 22
Bu rivâyet kâti olarak mevdu yâni uydurmadır.
Şeyh Muhammed Takiyuddin el Hilâli: “Bahsi geçen hadis hakkında ‘Suyûti (el Hâvi, C.1, sf: 325) eserinde Hadisin senedinde kendisine dayanılacak sağlam bir isnadı yoktur. El Ğumâri (el-Muğir ale'l-Ehadisi'l-Mevzua fi'l-Camii's-Sağir) aynı rivâyet hakkında mevdu bir hadistir demiştir. (el Hedîyyetu’l Hâdiye, sf: 70)
Muhammed Abdu's Selam eş Şâkîri, Rivâyet hakkında: “Bahsi geçen hadis hakkında; Bu rivâyeti Abdurrazzak tahric etmiştir. Bu hadisin aslı yoktur, aynı zamanda rivâyette Peygambere tâzim de yoktur. Bu durumda dinde zan (şubhe) ve itham altında bırakır. (Muhammed Abdu's selam eş Şâkîri, Sunen ve’l Mubtediat, sf: 80)
Elbâni, Silsiletu’l Ehadisi’s Sahiha (hadis 458) isimli eserinde; “Melekler nurdan, İblis ise Semum’dan (kor ateş), Adem (a.s.) ise size vasfolunan şeyden yaratıldı” ilgili rivayeti zikrettikten sonra bu meşhur rivayet sahih değildir. İlgili rivâyet ve Rasulullah ﷺın nurdan yaratıldığını bildiren benzeri rivâyetler sahih olmayıp, nurdan yaratılanların Adem ve zurriyeti olmayıp , sadece melekler olduğunun apaçık delilidir. Gafillerden olma, uyan!
Elbâni devamla dedi ki: Hakikati Muhammedi’ye adı altında Rasulullah ﷺ‘ın nurdan yaratılması itikâdı ehl-i sünnet itikadı olmayıp Şia’nın İsmailiye fırkasına ait sapkın bir inançtır. Muhammed Ziyâd b. Ömer et-Tukle, mükemmel kitabı Mecmuu’n fi Keşfi Hakikati el Cûz-il Mefkûd’da “Bu aslı olmayan bâtıl bir hadistir. Uydurucusuna (peydahlayana) Allah lânet etsin. Bu rivayette, Kur’an-ı Kerim ve Sahih hadislerdeki yaratılış ve diğer konularla alâkalı birçok sarih nassa karşı çatışma vardır. Rivâyetteki inancın İslam’ın kaynak kitablarında mesnedi de yoktur.
194- “Sen olmasaydın felekleri yaratmazdım.”
Geçmişte bu sözünde değişik şekilde yazılışlarını gördük ve tahlilimizi yapmıştık. Hemen-hemen bütün mevzuat kitaplarında uydurma olduğu yazılı olan bu sözü bazı kişiler Peygamberimizi her şeyden üstün gören bu sözü, bu mevzu da olsa mana itibariyle doğrudur diye sahip çıkmışlardır. İleride bu konu da geniş malumat verilecektir.
(İmamı Ra…ni (1034) Mektubat’tan alınan uydurma hadisler.)
195- “Ben Allah’ın nurundan, müminlerde benim nurumdan yaratıldı.”
Ben Allah’ın nurundan, müminlerde benim nurumdan yaratıldı sözler Peygamberimize ait olmayan uydurulmuş sözlerden başka bir şey değildir. (Allah’ü Nurrus semavatı vel erdı) “Allah, göklerin ve yerin nurudur, ayetinde olduğu gibi Cenabı Allah nuru kendine mahsus gösteriyor. Ve hiçbir ayette de nurundan yarattığını söylemiyor. Amma Kur’an’ı Kerimin Enbiya Suresinde şöyle buyuruyor:
“İnkârcılar, göklerin ve yerin tek bir bütün olduğunu ve bizim sonradan onu (Büyük bir patlama ile) ikiye ayırdığımızı ve yaşayan her şeyi sudan yarattığımızı görmüyorlar mı? Hala inanmayacaklar mı?”
Allah, yaşayan her şeyin sudan yarattığını açıkça ayetlerde açıklamasına rağmen, Peygamberimizin veya müminlerin nurdan yaratılması Peygamberimiz tarafından söylenmesi mümkün olmayan bir uydurmadır.
196- “Allah’ın kalbime akıttığı her şeyi, Bende Ebu Bekir’in kalbine akıttım.”
Peygamber Efendimiz, Allah’tan vahiy almıştır. Ayet ve mesaj olarak kalbine nakşedilen bu cümleleri kendine inanan sahabeye ezberletmiş veya yazdırmıştır. Resulüllah’ın diğer insanlardan tek farklılığı vardır oda kendisine gelen vahiydir. Bu vahiyle gelen ayetleri de ulaştığı herkese tebliğ etmiş, inananlara emanet etmiş ve kendi de beyninde hıfzetmiştir. Sahabeler arasında birine çoğunu verip, birkaçına da azını vermek gibi ayrıcalık yapmamıştır.
Hadis diye geçen üstteki geçen sözde benim kalbime akıtılanın hepsini Ebu Bekir’in kalbine akıttım” sözü hadis değil Peygamberimizden üç asır sonra ortaya çıkan tasavvufçular Peygamberimiz, Ebu Bekir’e Medine’ye hicret ederken Sevr mağarasında Tasavvuf ve tarikatın usullerini Allah’tan aldığı füyuzatı Rabbaniyi, yani Allah’tan aldığı feyzi onun kalbine koyduğunu iddia ederler. Böyle bir şeyin olduğu ve Feyzin nasıl bir şey olduğu Kur’an da ve hadis te geçmemiştir. Ama tarikatçılardan bilhassa Nakşibendiciler, kendi şeyihlerinden başlayıp paeygambere ulaşan silsileyi Ebu Bekir ile tamamlarlar. BU anlattıklarımda ve hadis diye geçen sözde tasavvufçuların uydurmasından başka bir şey değildir.