Farz, vacip, Allah'ü Teala'nın yapmamızı emrettiği şeylerdir. Haramlar ise nehyettiği şeylerdir. İnanan bir kul, yapın denileni terk ederse, yasak denileni yaparsa cezası vardır. Çünkü bunlar Allah'ın koyduğu hükümlerdir. Sünnet ise, Peygamber Efendimizin yaptığı, bizimde yapmamızı istediği veya bizi serbest bıraktığı şeylerdir. Sünnetlerin terki dünya ve ahirette bir yaptırımı, cezası yoktur. Sünnetin kaynağı ise hadislerdir.
Hadisler, Peygamberimizin nasihat içeren sözleri veya ayetlerin yorumlarıdır. Evet, Kur'an-ı kerimde Sünnet kelimesi geçer, fakat "Sünnetellah-i" diye Allah'ü Azımüşşana izafeten geçer. Peygamber Efendimizin vefatından sonra "âdet" anlamında Peygamberin sünneti, Hz. Ebu Bekir'in sünneti, Hz. Ömer'in sünneti yani adeti manasında kullanılmıştır. Sünneti Resul'ün gelenek olarak kullanılması İmamı Ahmet ile başlamıştır. Bunlar benim tespitim değil hadis alimlerinin tespitleridir. Kısaca Allah'ın haram kıldığını, Peygamber Efendimizin helal kılması veya helal kıldığını haram kılması olmaz. "EY İNSANLAR! ALLAH'IN SİZE HELAL KILDIĞI NİMETLERİNİ KENDİNİZE HARAM KILMAYIN! AŞIRI DA GİTMEYİN. ÇÜNKÜ ALLAH AŞIRI GİDEN LERİ SEVMEZ." (Maide 87 Elmalı Meali) Peygamberde, Allah'ın helal kıldığını helal, haram kıldığını haram kılar.
Onun susup bir şey söylemediği de bağışladığıdır, der. Müşrikler bazı hayvanların yenmesini kendilerine haram kılıyorlardı, Allah'da onları uyardı: "KENDİ YALAN BEYANLARINIZLA ŞU HELALDİR, BU HARAMDIR DEMEYİN. (16/116) Haram ya da helal kılma yetkisi sadece Allah'a aittir. İnsanlar O'ndan bağımsız olarak böyle bir yetkiye sahip olamazlar. Allah bu yetkisini ya bizzat kendisi vahiyle açıklar, ya da Elçisine açıklatır. Mesela der ki: Benim Resulüm, Tayyip olan şeyleri helal habis olan şeyleri haram kılar. (7/157) Tayyip: Hoş, temiz ve yararlı olan, Habis ise, pis, tiksindirici ve zararlı olandır. Helal ve haram kılma Allah'ın hakkı olduğuna göre, burada Peygamberin de helal ve haram kılar denmesi ancak, temiz ve pis şeyleri Allah'ın ona öğretmesi, onun da onların helal ya da haram olduğunu açıklaması anlamındadır. Yani, onun helal ya da haram dediklerini, helal ya da haram kılan da aslında (Allah'tır. Yukardaki izahlar Faruk Beşer Hocanın kitabından alınmıştır.) Allah, Kur'anı Keriminde "Allah'a ve Resulüne itaat edin" diye buyurur. Allah'ü Teala'nın itaat emrettiği Resul'ün (Elçinin) Kur'an ayetlerini tebliğ ederken yaptığı emir ve nehiylerdir.
Dolayısıyla Ayette Allah'a da, Resule de itaat, Kur'ana itaattır. Kur'an Resule itaatı emreder çünkü Resul sıfatı vahyi insanlara ulaştırma sıfatıdır. Ama Peygamberin diğer sıfatı olan "NEBİ" ismi ise onun peygamberlik halidir. o sıfatı ile verdiği emirler sahabei kiram tarafından da kendisine sorulmuş, "Ya Resulellah! Bu dediklerin vahiy midir, yoksa senin söylediklerin midir" diye sorulmuştur. Peygamberimiz de "Bunlar vahiy değildir, benim sözlerimdir" deyince Sahabe. "O halde şöyle yaparsak daha iyi olur demişlerdir." Peygamber Efendimiz de onların dediği gibi yapmıştır. Peygamberi yok sayan küllü kafir olur, bunu Müslüman birine söylemek abesle iştigaldir.