Ülkemizdeki ekonomik kriz o denli arttı ki, hayat öyle pahalılaştı ki A’dan Z’ye varana kadar herşey el yakar oldu. İnsanlar temel ihtiyaçlarını karşılayamaz oldu ve hatta öyle ki temel ihtiyacını karşılayanlara lüks yaşıyor gözüyle bakılmaya başlandı. Çok değil bundan 5 sene önce ne haldeydik şimdi ne haldeyiz? Gün geçtikçe piyasalar daha kötü hal almaya başlıyor.
             Halk akaryakıt zamlarına tepki gösterirken araç kullanmayın diye saçma sapan açıklamalar yapan oldu. Halk yağ alamayınca eskiden yağ mı vardı diyen oldu. Halk süt ürünlerine yetişemeyince eskiden süt ürünü mü kullanıyordun diyen geçmişini unutanlar oldu. Halk neye tepki gösterse anlamsız ve saçma bir şekilde karşı gelenler oldu. Bu pahalılık bütün topluma özgü.
             Bir dönem esnaflar ve marketler suçlandı pahalılık için ancak bakıldı ki sorun orada değil daha temellerde… Bir dönem işverenler suçlandı maaşları yükseltsin diye, bu sene yükseltilen asgari ücret ile halka çare olunmak istenilirken, işverenlerin belini büktüler. Masraflara yetişemeyen işverenler çalışan sayısını azaltmaya başladı veya kimisi işyeri için iflas verdi.
              Kabahat ne esnafta ne markette ne işverende ne de halkta… Artık bazı şeyleri görmemezlikten gelmemeliyiz. Geçen gün bir vatandaşımız içme suyunun pahalılığı hakkında yorum yaparken, başka bir vatandaşımız “Su İçme!” dedi. “Eskiden su mu içiyordun?” diye bir trajediye imza attı. Ülke olarak bazı kesimlerin ne derecede cahil olduğunu tekrar gözlemlemiş olduk. Su içmeyin, ekmek yemeyin, barınmayın… Yakında nefes almayın deyip pahalılığı, suçu günahı olmayan halka indirgemeye çalışacaklar. Böyle yaparak hiçbir yere varamayız. Ortada aşırı derecede bir pahalılık söz konusu iken, bunu eleştirenlere kızmak yerine pahalılık neden var veya neden bunu çözemiyorlar diye düşünmemiz gerekiyor. Zamı yapana değil zamı söyleyene kızıyoruz millet olarak, çok garibiz.