Sevdiğimiz insanların güzel yönlerini belirtmeliyiz. Yeri geldiğinde de incitmeden gerekirse baş başayken eksik ve yanlışlarını söyleyebilmeliyiz. Her vatandaş gibi bizler de gerek kamu kurum ve kuruluşlarını gerek o kurumun yöneticilerini gözlemleme imkânı buluyoruz. İyi bir gözlemci olduğumuzu söyleyebilirim. Körün taşı gibi, bir bakışta anlıyorum. İnsan sözüyle, hâl ve hareketleriyle kendini ele veriyor.

Bugün sizlere ilimizde bilhassa benim ve çevremdeki engellilerin, gönlüne girmiş birinden bahsetmek istiyorum. Sivas Müftümüz Sayın Ahmet Celalettin ALTUNKAYA.

Şehrimize ilk geldiğinde ziyaret etme imkânı yakaladık. Benim yüksek lisansımı yaptığım Nevşehir’de görev yaptığını ve engelliler için faydalı faaliyetlere imza attığını öğrendik. Nevşehirliler de sayın hocamızı çok seviyordu. Rahatsız etmemek için hocamızın yanına çok sık gitmesek de görme engelli Halit kardeşimizin bilgisayarına kurulum yaparken tekrar karşılaştık. Anne memleketim Mersin’den ve kendi memleketim Konya’dan yolunun geçmesi ortak hemşerilik bağlarını da güçlendiriyordu.

Hocamızın esprili hikâyeleri ve tevazusu bizlerde hayranlık uyandırdı. Kendilerine uzun ömürler ve hayırlı hizmetler diliyoruz.

Yazılarımızda hep hüzün kokuyor bazen komik anılara da yer vermek isteriz. Hocamızın anlattığı bir hikâyeyle köşemizi süslüyoruz.

Nevşehir’de bir Mahmut Amcamız var. Görme engelli hafızımız. Nevşehir’in birçok mevlit programlarının ve sohbetlerinin aranan siması. Camilerde müezzinlik yapar, nüktedanlığıyla kendisiyle konuşanlar üzerinde hayranlık bırakır.

İkindi namazı, Mahmut Abi müezzinlik yapacak. Abdest almak için şadırvana yöneliyor. Tam camiye adım atacağı zaman, arkadan bir ses; “Mahmut vakit tamam” der. Gelen ses robotiktir. Mahmut Abi’nin içinde bir korku oluşur. Galiba Azrail geldi, canımızı alacak. Hazırlıklı olmak lazım diye düşünürken, o dostunun tekrar kendisiyle iletişim kurmasından anlar. Meğer Mahmut Amca’ya seslenen kişi gırtlak kanseri tedavisi olmuş, teknik aletlerle konuşan bir kişiymiş. Mahmut Amcamız da o cihazın varlığından habersiz, film ve tiyatrolardaki gibi hayal ederek Azrail’i anımsamış.

Bir komik hikâyede bizden dinleyin.

Konya’daki dostlar anlattı.

Üç görme engelli arkadaş yolda yürüyorlar. Tabii ellerinde baston var ama önlerinde de açılmış bir çukur. Bastonumuz bazen hissetmeyebiliyor. Önce arkadaşın birisi, sonra arkasındaki, en sonuncu üçüncü arkadaş da domino taşı gibi birbirlerinin üzerine düşüyorlar. O çukur ise bir mazgalmış, belediye çalışanı işçimiz mazgalları temizlemek için kapağı açmış, içeride temizlik yapıyor. Tabii ki neye uğradığını bilemiyor. Üç tane görme engelli üzerinize düşerse ne hissedersiniz? İşçi kardeşimizin yardımıyla arkadaşlar çukurdan çıkıyor. Bizlere de gülümsetecek bir anı bırakıyorlar.