Her insanın hayali başka olur. Kimi zenginlik ister, kimi dünyayı gezmek, kimi bir evi olsun, kimi bir işi olsun ister. Bir zamanlarda küçük bir köyde yaşayan gönlü zengin, cebi fukara delikanlının ise tek hayali bir ata sahip olmakmış. Bir atı olmasını o kadar çok istiyormuş ki yanıp tutuşuyormuş bu hayali için. Her zaman küçük kalbinin derinliklerinde hayvan sevgisi varmış ama atları bir başka seviyormuş. Ancak bir at satın alması için yeterli parası yokmuş. Yaşadıkları yerde ancak karınlarını doyuracak kadar mısır, buğday ekip satıyorlarmış ve kazandıkları para ile de kıt kanaat geçiniyorlarmış. Ama hâllerine hep şükrediyorlarmış. Delikanlı artık bunun böyle olmayacağını düşünüp kararını vermiş, gidip başka bir yerde çalışacak ve bir at sahibi olacakmış. Böylelikle ailesine yük olmayacağını düşünmüş. Bu kararını anne babasına söylemiş. Annesi ve babası ne kadar ona destek olmak isteseler de bu darlıkta zor olacağını söylemişler. Ancak delikanlı ne kadar olmaz dedilerse de hayali uğruna yola çıkmış. Dört gün yol aldıktan sonra şehre varmış. Bir çiftliğe işçi alınacağını duymuş çok heyecanlanmış ve sora sora çiftliği bulmuş. Çiftlik sahibi, saçlarına aklar düşmüş 50-55 yaşlarında adammış, biraz konuştuktan sonra çiftlik sahibi delikanlının iyi biri olduğunu anlamış ve onu işe almaya karar vermiş. Aradan aylar geçmiş ve delikanlı bir at sahibi olabilmek için yeteri kadar para biriktirdiğini düşünerek çiftlikten ayrılmak istediğini söylemiş. Çiftlik sahibi ona yolda yemesi için biraz ekmek ve peynir vererek, “Sen çok iyi bir delikanlısın, ben senden çok memnun kaldım, inşallah sen de benden memnun kalmışsındır.” diyerek ona bir tane at hediye etmiş. Delikanlı atı görünce gözlerine inanamamış. “Ne kadar teşekkür etsem azdır efendim. Bu benim en büyük hayalimdi.” demiş. Sonra yola koyulmuş, artık köyüne anne babasının yanına dönmesi gerekliymiş. Köyüne daha rahat gideceği için mutluymuş çünkü bir atı varmış. Mutlu mesut iki üç saat yol aldıktan sonra yol kenarında üstü başı yırtık bir adamcağız görmüş. Ne olduğunu merak ederek amcanın yanına yanaşmış. “Ne oldu amca sana? Ne yapıyorsun burada?” demiş. Yaşlı adam delikanlıya “Hiç sorma evladım yoluma kaybettim, kaç gündür boğazımdan lokma geçmedi.” demiş. Genç adamcağızın hâline çok üzülmüş. Atından inmiş ve amcayı ata bindirmiş beraber yola devam etmişler. Bir süre sonra hava kararmaya başlayınca bir yerde dinlenelim karnımızı doyuralım deyip durmuşlar. Ateş yakıp karınlarını doyurmuşlar. Genç başından geçenleri amcaya anlatmış, hayalini nasıl gerçekleştirdiğinden bahsetmiş. Amca da lokmasını onunla paylaştığı için kendisine yardım ettiği için gence dua etmiş ve uykuya dalmış. Sabahın ilk ışıkları ile genç huzurlu mutlu bir şekilde uyanmış ama birden atının olmadığını fark etmiş. Sonra ceplerine bakmış parası yokmuş. O an anlamış ki o amca onu oyuna getirmiş atını ve parasını çalmış. Birden ağlamaya başlamış. “Ekmeği yedin, suyumu içtin kızmadım, yıllarca hayali ile yanıp tutuştuğum atımı çaldın gene kızmadım ama öyle bir şeyi çaldın ki işte ona ağlıyorum sen benim merhametimi çaldın.” demiş.