Dünyamız zor zamanlardan geçiyor. Koronavirüs dediğimiz hastalık birçok ülkeyi panik etmiş durumda. İnsanlar dışarı çıkmaya tedirgin. Hükûmetimiz evde kalmamız konusunda uyarılar yapıyor. Bizler de bir süreliğine evimize kapandık. Çok hareketli biri olduğumuzdan evde fazla durmaya alışamadık. Ama her sıkıntıda hayır vardır diyerek, ailemle ve kızımla daha çok vakit geçirmenin mutluluğunu yaşıyorum. Her akşam kızımla masal dinliyoruz. Küçükler için hazırlanmış, Peygamber kıssalarını takip edip, üzerine fikirler beyan ediyorduk. Bu süreçte daha da sıklaştırdık. Geçenlerde, Hazret-i Musa Peygamber’in kıssasını dinledik. Çocukluğumdan beri biliyordum ama her dinleyiş insana farklı pencereler aralıyor. Kıssada dikkatimi çeken konu, Firavun Hazret-i Musa’yı kucağına aldığında Hazret-i Musa bebek olduğu hâlde, Firavun’a kuvvetle vurur. Firavun’un canı yanınca, “Beni tahtımdan edecek olan çocuk belki de budur. Bu kadarcık çocuktan yediğim tokattan canım yandıysa bunda bir iş var” der. Hazret-i Asiye “Bir kapta ateş, diğer kapta altın getirin, çocuktur bilmez, ateşe saldırır” der. Getirdiler, Hazret-i Musa elini altına uzatacakken, Hazret-i Cebrail geldi ve elini ateşe doğru itti…

Bu konuyla ilgili rahmetli Muzaffer Ozak Hoca “Zalime vurduğu için eli ateşte yanmadı fakat Firavun’a baba dediği için elini ağzına götürünce dili yandı” diye ifade etmiştir. Bu kıssadan anlamalıyız ki, bizim sıkıntı sandığımızda hayır vardır. Hazret-i Musa elini altına uzatsaydı Firavun’un şiddetine uğrayacak, üzüntü yaşayacaktı. Bizim de fani dünyada ilgimizi çekecek altın kıymetinde hoş olmayan geçici zevkler önümüze serilebilir, görünüşte altındır ama sonu ateştir. Uzak durmamız, ahiret hayatımızı kurtaracaktır. O yüzden sabretmeliyiz. Sabır acı gibi görünür, lakin lezzetini ileride alırız. Hazret-i Musa da sabrıyla mükâfata erenlerden olmadı mı? Kendisine peygamberlik verildiği zaman, Rabbimize; “Musa dedi ki Allah’ım! Benim göğsüme genişlik ver. İşimi bana kolaylaştır. Dilimin düğümünü çöz ki beni iyi anlasınlar. Bana ailemden birini yardımcı ver. Kardeşim Harun onunla arkamı kuvvetlendir. Onu işime ortak kıl. Böylece seni bol bol tespih edelim ve seni çokça analım. Şüphesiz sen bizi çok iyi görmektesin.” Allah buyurdu: “Ey Musa! “Dilediğin şeyler sana verildi” (Taha Suresi, 20-25-36. ayetler). Son cümlede yer alan, “Dilediğin şeyler sana verildi” mealindeki ifadeyle isteklerin tamamının verildiği, Hazret-i Musa’nın mükâfata kavuştuğunu görüyoruz. Musa kıssasından birçok hisse almak mümkün. Canım sıkıldığında hüzünlendiğimiz zamanlarda Peygamber kıssaları, evliya menkıbelerini okumak içimizi ferahlandırır. Başlı başına bir kişisel gelişim kitabı, ruha sekine veren bir hazine oluverir. Kızımla hepinizin bildiği Pinokyo masalını dinliyorken, Pinokyo’nun babası Gepetto Usta’yı balığın yuttuğu bir sahne var. O bölümü okurken, kızım “Baba keşke Pinokyo ve Gepetto Usta, Hazret-i Yunus’un, yunus balığının karnından çıkmak için okuduğu duayı okusaydı” diye bir cümle kullandı. Demek amaç hasıl olmuş, inşallah Peygamber kıssaları kızımızın hayatına etki etmeye başlamıştı. Bizler de düşündük. Evimize kapandığımız bugünleri balığın karnında kalmışız gibi hayal ederek normal yaşantımıza dönmemiz için, Hazret-i Yunus gibi onun Rabbimize münacatında ettiği duayı bolca etmeli, dünyamızdan ve ülkemizden sıkıntıların kalkması amacıyla Rabbimize bolca yönelmeliyiz.