328—“ Ebu Hanife ümmetimin kandilidir.”

Aliyyül Kari el-mevzuatül Kübrasında şöyle demektedir: Bu muhaddisler ittifakiyle uydurma bir rivayettir.

Allame İbn Hacer el Mekki de Hayratül İhsan fi menakibi Ebi Hanife en Numan isimli eserinde Hafız Süyuti ve daha başkalarından naklen şunları söylüyor: Buhari, Müslim ve diğerlerinin rivayet ettikleri bir hadise göre Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:

329—“Eğer iman ülker yıldızında olsa veya ilim ülker yıldızına asılı olsa, Farslıların evladından bir takımadamlar onu mutlaka elde edecektir.”

Bu hadis Ebu Hanife ve benzeri âlimler hakkında yorumlanmıştır. Zaten bu hadis, Ebu Hanife’nin faziletiyle ilgili uydurulmuş bir sözdür. Daha sonra İbn Hacer Ele Mekki, söz konusu uydurma hadisi çeşitli versiyonlarıyla ele alır ve uzun uzadıya tenkit eder. Bu rivayetlerle ilgili eleştirilerini yaptıktan sonra şöyle demiştir: Bütün bunlar, hadis tenkidinde en küçük bir bilgisi olmayanların iltifat etmeyecekleri uydurma rivayetlerdir.

Bu hususta ki, uydurma rivayetlerden birisi de şöyledir:

330—“Benden sonra adı Numan bin. Sabit, künyesi de Ebu Hanife olan bir zat gelecektir. Allah’ın dini ve benim sünnetim onun eliyle ihya olacaktır.”

Yine İbn Abbas’tan nakledilen bir rivayette şu ifadeler yer almaktadır: Resulüllah’tan sonra Horasan’ın tamamının üzerini bir dolunay yükselecek ve Ebu Hanife diye künyelenecektir. (Keşfül Hafa 1. Cilt s. 73)

Bu konularla ilgili uydurmalardan biri de bazılarının reddettiği şu rivayettir:

331—“Kuşkusuz diğer peygamberler benimle, ben ise Ebu Hanife ile övünür, gurur duyarım. O Rabbimin katında takva sahibi bir zattır. Adeta bir ilim dağıdır. İsrailoğullarının peygamberlerinden bir peygamber gibidir. Onu seven beni de sevmiş; ondan nefret etmiş olan benden de nefret etmiş sayılır.”

İbn-ül Cevzi de bu rivayetle ilgili olarak “Uydurmadır” demiştir. Ben de Acluni olarak derim ki: Birçok farklı kanaldan rivayet edilmiş olmasına rağmen delil alınmaya sayılmamıştır.

Yine bu husustaki uydurmalardan biri de şudur:

332—“Âdem benimle; bende ümmetimden adı Numan, künyesi Ebu Hanife olan bir adamla övünür, gurur duyarım. O, ümmetimin kandilidir.”

Benzeri bir rivayette Cürcani’nin menakıbın de isnadıyla zikrettiği Sehl b. Abdullah el Tüsteri’ye ait şu sözdür: “Eğer Musa ve İsa’nın ümmetlerinde Ebu Hanife gibi biri olsaydı, Yahudi ve Hıristiyan olmazdı.”

Yine buna benzer uydurmalardan biri de şudur:

333—“Ümmetimden Muhammed bin. İdris denilen bir adam çıkacaktır. O, Ümmetim için İblis’ten daha zararlıdır. Yine ümmetimde Ebu Hanife adında bir zat çıkacaktır. İşte O, ümmetimin kandilidir.”

Münavi bunu, hafız ibn Hacer’in “Nuhbet-ül Fiker” adlı eserinin şerhinde zikretmiştir. (Acluni keşfül Hafa 1. Cilt s. 74)

334—“Ağlayın; ağlayamıyorsanız, kendinizi ağlamaya zorlayın.”

İbn Mace’nin Sa’d İbn Ebi Vakkas’tan rivayet ettiği bir hadistir. Hadisin zayıf olduğuna dair açıklama için: İbn Mace Sünen, Şuayp el Arnaut, Darur Risale el Alamiye 2009, Elbani, silsiletül ehadisiz zaife.

Hadisin mana olarak ta dikkat çeken bir özelliği vardır. “Kur’an okurken ağlayın, ağlayamıyorsanız, ağlıyormuş gibi yapın” anlamında bir hadis de rivayet edilir.” Şimdi şöyle düşünelim: Kur’an okuyanların ekserisi manasını bilmeden okuduğuna göre, Firavunun denizde boğuluşunu anlatan ayeti okurken bir kimsenin ağlamaya çalışmasının ne anlamı olabilir. Ya hutta, “Tebbet” suresi okurken birini ağlamasını düşünebiliyor musunuz?

335—“İyilik ancak dindar veya asil insanlara yapılır. Zayıfların cihadı Hac; kadınların cihadı ise, kocasına karşı hanımlık vazifesini en iyi şekilde yapmasıdır. Sevgi ve dostluğu kazanmaya çalışmak imanın yarısıdır. Tutumlu davranan hiç kimse fakir düşmemiştir. Sadaka vererek rızkınızın inmesine vesile olun. Allah mümin kullarını, sadece hiç ummadıkları bir yerden rızıklandırmaya rıza göstermiştir.”

Necmüddin el Gazzi de konuyla ilgili olarak şöyle demektedir: “Bu rivayetlerin hiç biri sahih değildir.

336—“Sünnete uyun; bidat uydurmayın! Zira din adına ihtiyacınız olan ne varsa, hepsi karşılanmıştır.”

İbnüd Deyba Temyizde, Asıldan naklen “Bu hadisi Darimi, İbn Mesud’un kendi sözü olarak rivayet etmiştir” demiştir.