Din, insanların zihinlerindeki tortulardan ve üzerlerindeki ağırlıklardan arındırmak/ özgürleştirmek üzere gelmiştir. Bunu yapmayada indiği ortamın dogmalarını eleştirerek başlamıştır. Bunları söylerken dinin en temel iki özelliği ile karşılaşırız:

  1. Bireyi özgürleştirme.
  2. Eleştirinin/sorgulamanın önünü açma. Bu konuda Araf Suresi. 157. Ayet ne diyor bir göz atalım.  "Onlar ki, ellerinde Tevrat ve İncil`de tanıtılmış bulacakları Rasul`un, o Kitap Ehli`nden olmayan peygamberin izinden gidecekler; (o peygamber) onlara iyiliği emredip kötülükten sakındıracak, temiz ve yararlı şeyleri onlara helal kılıp pis ve zararlı şeyleri onlara yasaklayacak; sırtlarına vurulmuş olan yüklerini indirip öteden beri (özgürlüklerine) vurulan zincirleri çözecek. Sonuçta ona inanan, onu el üstünde tutup destekleyen ve ona yücelerden bahşedilen ışığın ardına onunla birlikte düşenler kurtuluşa erenler olacak!" Bu ayet tüm peygamberlerin bir özgürlük savaşcısı olduklarını gösteriyor. Burdan şu anlaşılıyor ki İnsanların beynine gönlüne ruhuna vurulan zincirleri/bukağıları kırmak nasıl peygamberlerin asli/ulvi görevleri ise O peygamberlere ümmet olduğunu söyleyenlerinde asli/ulvi görevidir.  Kur'an'da akletmekten ve sorgulamaktan bahseden birçok ayet varken, peygamberler aldıkları sorumlulukları yerine getirmeye çalışırken o peygamberlerin takipçileri/sevenleri bu ayetleri duymazdan, görmezden gelebilirler mi? Müslüman toplumlar doğru düşünme sanatını, eleştirel düşünceyi geliştiremediği müddetçe arzuladığı medeniyeti yakalayabilmesi elbette mümkün olmayacaktır. Aliya İzzetbegoviç der ki: "Elimden gelse Müslüman Doğu'daki tüm mekteplere eleştirel düşünme dersleri koyardım!" Hani biz O Resulü(sav)'ü çok seviyor, yolunu  yolumuz biliyorduk.Hani anamız babamız O Resul(sav)'ün yoluna feda idi. O Resul(sav) şirkten, riyadan, nifaktan, fısktan, fücurdan, küfürden arınmış bir toplum oluşturmak için gelmemiş miydi? Din: adil, ilkeli, ahlaklı, dürüst olma ve barışık yaşama projesi değil miydi? O Resul(sav) insanları kula kulluktan yalnızca Allah(cc)'a kul olsunlar için meydana inmemiş miydi? O Resul(sav) insanların aklındaki, ruhundaki ve benliğindeki tüm kirlenmişlikleri, tüm batıl tortuları soyutlamak için kaleme sarılmamış mıydı? O Resul (sav) böylesi bir misyon yüklenmişken ümmeti olan bizlere düşen de 'sesin desibelini  değil, sözün gücünü yükseltmek!' değil midir? O(sav), adaleti titizlikle ayakta tutarken, gönüllerde merhamet iklimini yeşertirken, iyiliklerle yüreklere yürürken, emrolunduğu gibi dosdoğru olmayı ilke edinmişken O(sav)' nun Ümmeti olan bizlere ne oluyor peki? Niye aracısız Allah(cc)'a ulaşan bir yol ve yöntemden uzak duruyoruz?  Niye nice seçilmiş, kutsanmış, ululanmış kimseler peydah ederek Resulün örnekliğini hayatımıza uygulayamıyoruz? Hak ve hakikatin savunuculuğunu yapması gereken bizlerken dini aldatma aracı olarak kullanmak, maddi çıkar kapısı edinmek, sınıfsal ayrıcalık sağlamak, Hakikat tekelciliği yapmakta nereden çıktı yahu? Dinin kendisi bize sorgulamayı ve eleştirel düşünmeyi emrediyorken, din bizden açık ve berrak bir zihin inşaası bekliyorken bize ne oluyorda bu konularda kendimize aşılmaz duvarlar örüyor, önümüze fikri yada zihni blokajlar oluşturuyor, dindarlığımızın üzerine bindirilen tortuların daha da kalınlaşmasını sağlıyoruz? Yeni bir din, yeni bir kitap, yeni bir peygamber gelmeyeceğine göre yeniden inanmak, yeniden araştırmak, yeniden düşünmek, yeniden sorgulamak, yeniden yola koyulmak gerek!..Tıpkı şu muhteşem ayette buyurulduğu gibi: "Siz ey imana ermiş olanlar! Sımsıkı sarılın Allah'a ve Peygamber'e olan inancınıza ve O'nun Peygamberi'ne safha safha indirdiği ilahî kelâma ve daha önce indirdiği vahye!.." Nisa Sur, 4/136

Unutmayalım ki:  Kur'ani/vahyi bilinç müntesiplerinin aklındaki, ruhundaki ve benliğindeki cümle batıl tortuları bir kasırga gibi söküp atar!..