Rahmetli Ali Avaz’ın bir türküsünü dinlemiştim, diyordu ki; “

İşe güce bakmaz zaman gençleri,

Kahvelerde tavla atmak işleri,

Genç yaşında dökülüyor dişleri,

Dünya değil insanları değişti.

Her değişiklik belirsizlik içerir. Nedenleri iyi anlatılmamış, içeriği hakkında yeterli bilgi verilmemiş değişiklikler insanlarda tedirginlik oluşturur. Son zamanlarda korona virüs sonrası bir değişimden bahsediliyor. Bazı insanlar teori ve öngörülerde bulunuyor. Düşündüğümüzle hayatlarımız aynı mı kalıyor? Dünya değişti diye şikâyet ediyoruz, yaşlılarımız gençleri eleştiriyor. “Değişim, değişmeyen tek şeydir.” diyor, Arthur Schopenhuaer. Belki de geçmişe olan özlemimizi arıyoruz. Geçenlerde altı yaşındaki kızım Zeynep “Baba bebekliğimi çok özledim, keşke bebek olsaydım” deyince beni gülümsemeyle birlikte bir düşünce aldı. Mübarek Ramazan ayı yaklaşırken, nerede o eski Ramazanlar, dedim. Ramazanların güneş gibi üzerimize her yıl bereketiyle doğduğunu biliyoruz. Orucun, Rabbimizin emriyle geçmiş zamanlardan beri aynı şekilde tutulduğuna eminiz. Ama çocukluk sevinçlerimiz aynı mı kaldı? Küçüklükteki oruç tuttuğumuz kişiler belki Rahmet-i Rahman’a kavuştu. Mekânlar aynı değil. İlk orucuma yedi yaşlarımda başladım, tam olarak tutamasam da her zaman sahura kalkmayı severdim. Memleketim Ereğli’den ayrılınca yatılı şekil de ilkokulumu okuduğum Niğde’de sahur ve iftar bereketlerinden nasibini alırdı. Şu anda yatılı okuyan öğrenciler çok şanslı, bir okulumuzu ziyarete gittiğimde ekmeğin bol yemeklerinin de vitaminli olduğunu görüp devletime bir kere daha dua etmiştim. Okulumuza çok yakın olan dışarı caminin akşam ezanlarını bahçeye çıkıp bekler, Niğde Kalesi’nden atılacak topun sesinden sevinç duyardık. Hayırseverler bol bağışlar yapar, sofralarımız çeşitlerle dolardı. Evimde Ramazan gelirken babam, pekmeze ve bala karıştırıp yemek için mutlaka tahini eksik etmezdi. Çöymen bitkisi kökünden yapılan cıvık helva (köpük helva) Ereğli, Niğde ve Aksaray’ın kesin oruç aylarında sofradan eksik edilmeyecek yiyecekleri arasındaydı. Konya’da mı yoksa Niğde’de mi iyi yapıldığı tartışılan tahinli pidemiz en sevdiğim Ramazan lezzetlerindendi. Şu anda Sivas’ta tahinli pideyi bulamıyorum. Çocukluğumdaki heyecanı da kaybettim. Bu yıl belki misafirlikler ve teravihlerde olmayacak. Şehirler mahzun, evler kimsesiz kalacak. Gönüller sohbet etmek için dosta özlem hissedecek. Ama bu da bir imtihan, inanıyoruz ki yeniden fark edişimize, heyecanımızın tekrar coşmasına, Ramazana ve namaza dört elle sarılmamıza yeniden zemin hazırlayacak. Mutlaka değişim yaşanacak, Müslüman ümitvar olur diyerek, ülkemiz ve Müslümanlar açısından, değişimin lehimize olacağına inananlardanım.

Allah verir doğru yolda gidene, dünya değil insanları değişti.

Kalın sağlıcakla efendim.