14. Yüzyılda yaşamış olan ünlü sosyolog, düşünür ve tarihçi İbn-i Haldun der ki:"İnsan beyni değirmen taşına benzer. İçine yeni şeyler atmazsanız, kendi kendini öğütür durur!”
Üstad Cemil Meriç'in dediği gibi; "Kitaplar, istikbale yollanan mektuplardır!.."
Okumak en soylu bir eylemdir. Bu onurlu eylemi gerçekleştirmek ise derdi, düşüncesi ve davası olanların işidir!"
Merhum şair Nuri Pakdil'e şu sözlerinden dolayı hak vermemek mümkün mü? 
“Kitap okumayan meydan okuyamaz!”
İbn-i Haldun'un zamanları aşan bir tespiti vardır. Ünlü sosyolog, düşünür ve iktisatçı; "Coğrafya Kaderdir!" der.
Peki geri kalmışlık, 
fakirlik, cehalet ve karanlıkta kalmak ne kadar kaderdir?..
Eski Diyanet işleri başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez hocamız bir söyleşisinde;

"Cehalet, fakirlik ve tefrika, Müslümanları tehdit eden üç büyük düşmandır!" der ve ekler. "Son yıllarda dördüncü düşman varlığımızı tehdit ediyor. O da şiddet ve terördür!" Peki başka düşman aramaya ne hacet?..
Merhum Prof. Dr. Hasan Onat hocamız Müslümanların gerileme sebepleri üzerine yapılan bir söyleşide şu cümleleri kurmuştur; 
"İslam, 'oku!' diye başlar. Hz. Peygamber, bilim talep etmenin kadın-erkek her Müslümana farz olduğunu belirtir. Hz. Muhammed, Mekke’den Medine’ye hicretten sonra, Medine’de Mescid-i Nebevi’nin içinde, bilinçli bir eğitim süreci başlatmıştır. Bu doğrultudaki en çarpıcı örneklerden birisini Bedir savaşı sonrası yakalamaktayız. Esirlerden okuma yazma bilenler, Müslümanlara okuma- yazma öğretmeleri karşılığında özgürlüklerine kavuşmuşlardır. Bu olayın, insanlık tarihinde ilk okuma-yazma seferberliği olduğunu söyleyebiliriz!"
Ve Merhum Hasan ONAT hocamız müthiş tesbitlerine şöyle devam ediyor; "Kur’an’ın teşvikleri, Hz. Peygamber’in örnekliği, kısa sürede Müslümanlarda bilimsel zihniyetin oluşmasını sağlamıştır. Müslümanlar, bilgiye, öğrenmeye açık hale gelmişlerdir. Hz. Peygamber’in vefatını müteakip ilk üç asırda, omurgasını bilimin oluşturduğu muhteşem bir medeniyetin temelleri atılmıştır. Abbasi halifesi Me’mun zamanında kurulan Beytu’l-Hikme, Müslümanların bütün insanlığın birikimine talip olduğunun bir kanıtı olmuştur. Burada, bilim adına ne bulundu ise, Arapça’ya tercüme edilmiş; hem kaybolması önlenmiş, hem de insanlığın istifadesine sunulmuştur!"
Bütün bu sözlerimizin ardından bu tesbitlerin haklılığını ortaya koymak adına İslam gibi, bilim gibi, gelişmek, ilerlemek, medeniyet kurmak gibi derdi olan kardeşlerimizi Divriği Ulu Camii'nin tarihini incelemeye, İstanbul Gülhane'de Merhum Prof. Dr. Fuat SEZGİN'in kurduğu İslam Bilim sanat müzesi'ni ziyaret etmeye davet ediyoruz!..