Annesiyle birlikte bir bakkaldan alışveriş yapan küçük çocuğa şeker kutusunu açan dükkân sahibi “İstediğin kadar al yavrum.” der. Çocuk el uzatıp almaz, çekingen davranır. Bakkal, bir avuç şekeri kendi uzatır verir. Dışarı çıktıklarında annesi; “Bakkal amca al dediğinde niye almadın?” der. Çocuk; “Anneciğim, benim ellerim ufak, bakkal amcamın elleri daha büyüktü. Onun vermesini bekledim.” der.

Bizler de bu çocuk gibiyiz. Allah’ımızdan küçücük ellerimizle istiyoruz. Rabbimizin hazinesi çok geniş, ne kadar günahkâr, asi olsak da vermem demiyor. Görme engelli olduğumuzdan göz nimetinden belki hesaba çekilmeyeceğiz ama diğer uzuvlarımızla yaptığımız hadsizliklerin günahı fazladır. Yaratıcımızın merhametine sığınıyoruz. Bu günlerde o küçücük ellerimizle dualar ediyoruz. Suriye’de şehitlerimiz var. Askerlerimiz kahramanca mücadele ediyor. İçim öyle yanıyor ki, bana soruyorlar bazen dostlar; “Hiç görmeyi istemiş miydin diye?” böyle günler için istemiştim. Cepheye gidip, asker olmak için.

Sanmayın yazdıklarım yalan, şov, hile.

            Yürekte olmazsa dökülür mü kaleme, dile.

Şu anda hemşireler çocuklara iğne yaparken diyor mu bilmiyorum. Bizler de küçükken iğneden korkardık, hemşire ablalarımız, “büyüyünce asker olacaksın. Asker adam iğneden korkar mı?” derdi. Bir keresinde babama sorduğumu hatırlıyorum. “Görme engelliler askere gider mi” diye, babam belki gidersin cevabını vermişti. Yaşım geldi, askere gitmeye elverişsiz raporu almaya hastaneye gittim. Çok üzüldüğüm bir an oldu. Sonra dediler ki engelliler bir gün askerlik yapacak, o duyguyu tatmak üzere temsilî bir tören yapılacak. Sivas’ımızda üniversite okurken, 2007 yılında gerçek olmasa da o duyguyu tatmıştım. Hâlen verilen künyemi ve elbiselerimi özenle saklıyorum. Yetkililerimize çok teşekkür ediyorum.

Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralı askerlerimize acil şifalar diliyorum.