"Beri gel, serseri yol, O'nun Ümmetinden ol, Sel sel kümelerle dol, O'nun Ümmetinden ol!" NFK O; "Beni Rabbim terbiye etti, ne güzel terbiye etti!" buyuran Hz. Muhammed(sav)' den başkası olabilir mi? O (sav)ki Rabbinden aldığı terbiye ile yeryüzü zalimlerine meydan okumuş, nerde bir mazlum varsa elinden tutmuş, adaletten bir an olsun şaşmamış, ev ev merhamet şebekeleri döşemiş, iyiliklerle yüreklere yürümüş, ne aldatan olmuş nede aldanan, söylerken güzel ve yumuşak söz söylemiş bir peygamber!.. O (sav)ki, ilk vahiyle "Oku!" emrine muhatap oluyor ve doğruca eşi Hz. Hatice'ye koşuyor üzerini örtmesini söylüyor ve kaygılarını dile getiriyor. Ve eşi Hz. Hatice'nin söylediği şu sözlere şahit oluyor; "Endişeye mahal yok Ey Muhammed! O Rabbin seni asla yalnız ve yardımsız kılmaz, yarıyolda komaz ve mahcup etmez. Zira sen darda kalmışa yardım edensin. Fakir fukarayı garip gurabayı görüp gözetensin. Asla yalan söylemeyen ve doğru sözlü birisin!" Vahiyle muhatap olan Hz. Muhammed(sav) Mekke'li müşriklerin katı tutumları ile karşılaşınca rotayı Taif'e çevirmiş fakat orada da umduğunu bulamamıştı. Taif halkı onu gençlerine taşlatmıştı. Ayaklarından kanlar fışkırıyordu, yürüyecek dermanı dahi kalmamıştı. Fakat o yinede kendisini taşlayan Taif halkına beddua etmiyor ve şöyle dua ediyordu; "O kavim hiçbirşey bilmiyor. Benim ise istediğim tek şey, Allah(cc)'ın bu müşriklerin sülbünden, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmaksızın ibâdet edecek bir nesil ortaya çıkarmasıdır!" Ve yine eş ve çocuklarına kibar davranan bir peygamberdi o. Her hareketinde bir zarafet vardı. Çocukları sevmeyenlere hayret ederdi. O(sav)'nun çocukları kucaklayıp öptüğünü gören bir bedevi bunu pek tuhaf bularak: - “Hayret! Siz çocukları öpüyor musunuz? Biz hiç öpmeyiz!" deyince ona acıyarak bakmış: - "Allah(cc) senin kalbinden sevgiyi söküp almışsa, ben ne yapabilirim!" diye tepki vermişti. Kimden bahsediyoruz? Tabiki Rabbi tarafından terbiye edilmiş vahyin peygamberinden. Peki Allah'ın terbiye ettiği bir Peygamber ve onun ümmeti olan bizlerin; 1- Yaşadığı çağda kız çocukların varlığından utanç duyar mı yada hala kız çocuklarını diri diri toprağa gömer mi hiç? 2- Asabiyetcilik yapması, soy sopuyla övünmesi, ötekileştirici bir tavır sergilemesi, takva/sorumluluk bilinci kuşanmaktan vazgeçmesi düşünülebilir mi hiç? 3- Kendi kendine yettiğini zannederek azması, sözün gücüne değil gücün sözcülüğüne soyunması düşünülebilir mi hiç? 4- Zulme rıza gösterir mi, zalimlere meyleder mi, mazluma kol kanat germez mi hiç? 5- Kardeşlik, ümmet ve vahdet bilincinden uzak olabilir mi hiç? Özetle; Allah'ın terbiye ettiği bir peygamberin ümmeti olarak bizlere düşen de ilahi sese kulak vermek değil midir?

“Ey iman edenler! İyilik ve takvada yardımlaşın; günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın!” (Maide Sur, 5/2) Son söz bir dua ile olsun İnşallah; “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde mü'minlere karşı hiçbir kin bırakma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin!” (Haşr Sur, 59/10) Selam ve dua ile!..