Peygamber Efendimizin vefatından sonra İslam birliğini bozmak isteyen Yahudi ve onların avanesi olan şer güçler yaptıkları sinsi planlarla evvela Halife Hazreti Osman’ı şehit ettirdiler. Akabinde fitne ateşini karıştırarak Cemel vakasında ve Sıffin savaşında yüzlerce sahabenin katline sebep oldular. Daha sonra Kerbela da Peygamber Efendimizin torunu ve Hazreti Ali’nin oğlu İmam Hüseyin ile yetmiş bir masum insanın öldürülmesi fitneyi doruk noktasına çıkardı ve İslam toplumu arasına kıyamete kadar şifa bulmaz yaralar açtı.
Bu kanlı olayların yaşandığı dönemde henüz İslam dini ile tanışmamış olan Türkler, bu olaydan 200–250 sene sonra Müslüman olmaya başladılar. Kanlı fitne olaylarının yaşandığı dönemde henüz <Müslüman olmayan Türklerin bir kısmı Ehli Sünnet çizgisindeki Müslümanlar vasıtası ile İslam’a girdikleri için daha sonraki zamanda Sünni adını aldılar. Bir kısmı da Hz. Ali’nin taraftarı anlamına gelen Şia, “Şii”lerin aracılığı ile Şii veya Alevi Müslüman olarak isimlendiler.
Fitne ve fesat ateşinin yandığı sahabe ve tabiin döneminde henüz Müslüman olmadıkları için ne Hz. Ali ve Hüseyin, ne de Muaviye ve Yezit tarafında yer almamış olan Türk milleti on dört asır sonra sen Alevisin, sen Sünni’sin diyerek birbirine düşman edilmesi ne kadar acıdır. Yahudiler, Münafıklar ve Ateistler bu tezgâhı ve oyunu her dönemde kuruyorlar. Geçmişten ibret almayan, aynı milletin çocukları, aynı Allah’a, aynı Peygambere ve aynı kitaba inanan Türk milletinin saf evlatları defalarca aynı oyuna geliyor ve aynı tuzağa düşüyorlar.
İşte yine böyle geçmişten ibret alınmadığı için tarih tekerrür ediyordu. Büyük katliamların yaşandığı, faili meçhul cinayetlerin işlendiği meşum 1993 senesi Sivas üzerine ikinci oyunun tezgâhlandığı yıl olarak zihnimizde yerini aldı.
Dinsizliği ve Müslümanlara, Türk milletine hakaretleri ile meşhur olan Aziz Nesin isimli şahıs, Hintli bir Ateistin yazdığı, Allah’a Kur’an-a ve Peygambere iftiralarla dolu olan “Şeytan ayetleri” kitabını Türkçeye tercüme ederek yayınlamaya başlamıştı. Yaptığı bu yayınlarla bütün Müslümanların nefretini üstüne çeken bu şahsı Alevi vatandaşların yapacağı bir etkinliğe davet edilmesi Sünnilerle, Alevilere karşı, karşıya getirmek maksadıyla kurgulanmış bir oyun olduğunu herkes anlamıştı.
Aziz Nesin yazıları ile sadece Sünnilerin değil Alevilerin de kutsal saydığı şeylere saldırıyor, iftiralar ve hakaretler yapıyordu. Böyle olduğu halde ve Alevilerle her hangi bir fikri bağı bulunmadığı halde Pir Sultan Abdal gibi bir tarikat ulusunun şenliklerine davet edilmesi fitne çıkarmak maksadının dışında ne olabilirdi?
Kendi açımdan sevindirici olan, bu olayların başladığında Sivas’ta değil de Divriği de olmamdı. Olaylar, Cuma namazından sonra başlamıştı. Saat birde haberleri dinledim, Pir Sultan Heykeli devrilmiş olayların fitili ateşlenmişti. Olayların devam edeceği ihtimalini düşünerek oturduğum lojmanda kapı komşum olan Alevi Muharrem ustaya dedim ki: “Bak Sivas’ta yine Alevileri ve Sünnileri birbirine düşürmek için bir oyun tezgâhlanıyor. Eğer sonradan falan kişide olaylarda vardı diye benim ismimi verirlerse Allah rızası için şahit ol, bak seninle beraber bahçede çalışıyorum” dedim. Komşu Muharrem, “öyle şey olur mu abi?” dedi. Evet, sonradan dediğim gibi olmadı. Rasgele adı yazılan, bu insanlar niye toplanmışlar diye merak edip bakan birçok insan ceza aldı.
O, gün Sivas’ta olmasam da olayların başlaması gelişmesi hakkında detaylı bilgi almaya çalıştım. İki temmuz olaylarından önce Aziz Nesinin söyledikleri ve yazdıkları ile yeteri kadar tahrik olan bir Cuma günü şehir merkezinde ki tarihi Kale camiinde namaz kılarken, dışarıda camiye elli metre mesafede davul zurna çalınması, sloganlar atılması ile iş çığrından çıkmış ve olayların fitili ateşlenmiş.
Sivas’a olayları çıkarması için gönderilen on üç kişiden birisi itiraf ediyor, insanları nasıl tahrik ettiklerini olayları nasıl çıkarttıklarını tek-tek anlatıyor. Bu husus birçok Televizyon programında dile getirildi.
Bundan sonrasını, o günlerde Ticaret ve Sanayi odası yönetim kurulu Başkanı Sayın Zihni Taştan ağabeyimizin anlattıklarına ayıralım. “O, günün Sivas Emniyet Müdürü Doğukan Öner, aynı dönem Sivas Valiliği yapan Ahmet Karabilgin’e telefon açtı ve dedi ki: “Sayın Valim, Sivas’taki ve Kültür Müdürlüğünde ki durum vahim. İzin verin, ben polis nezaretinde misafirleri il sınırına çıkarayım, göndereyim.” Sayın Valimiz izin vermedi.
Zihni Taştan devam ediyor: Kültür Müdürlüğünden otele gelirken tahriklerle toplanan halk peşine düştü. Hiç Alevi Sünni meselesi yok. Bütün mesele halkın Aziz Nesine kızgınlığından tezahürat yapılıyor, küfürler söyleniyor.
Şimdi odada oturuyorum. Haber geldi ki; otelin önünde büyük kalabalık oluşmuş, taşlamalar yapılıyor. Emniyet Müdürüne telefon açtım. “Sayın Müdürüm! Durum hiç iyiye gitmiyor. Otelin önünde her saat çoğalma oluyor. Lütfen buna niye müdahale etmiyorsunuz?” Sayın Başkan, Sayın Valimiz izin vermiyor” dedi. Sayın Valimi arattım: “Sayın Valim otelin önünde ki durum vahim. Emniyet Müdürünü aradım, müdahale edelim diye. Sizin izin vermediğinizi söyledi. Durum kötüye gidiyor, niye müdahale etmiyorsunuz?” Dedim.
Sayın Vali dedi ki: “Sayın Başbakan yardımcımız Erdal İnönü’ye danıştım. Kesinlikle müdahale etmeyin” dedi. Dedim ki: “Sayın Valim! Burada ki yaşanan durumu Ankara’da ki Başbakan yardımcımız nereden bilsin? Durum vahim. Lütfen bunu önleyin” dedim. “Ben tekrar arayıp size döneceğim” dedi. Tekrar aramış ve döndü. Erdal İnönü, müdahale etmesine izin vermemiş.
Şimdi olaylardan sonra Emniyet Müdürlüğü önünde kameraları açıyoruz. 18–19 yaşlarında bir genç, bir şeye çaput bağlamış, Ford minibüsle bir taksinin deposunun kapaklarını kırmışlar, çaputu soktu depoya ve yakarak otelin kırılan camından içeri attı. Şimdi o genci bütün mahalle muhtarlarına, bütün oda başkanlarına üç gün boyunca toplandık ve gösterdik. O, genci hiç tanıyan çıkmadı. O, adam Sivaslı değildi.
O, gün otelde 37 kişi öldü. Bir tanesi yabancı bir kadın, otel müşterisi, 18’i Alevi kardeşimiz, 18’i de Sünni kardeşimiz. Sünnilerden otelde komi olarak çalışan üç kişi içeride silahla vurularak öldürülmüş.
Not: Geçmiş de ki Oda Başkanımız Sayın Zihni Taştan Ağabeyimizin anlattıklarını, 10–12- 2012 tarihli Yeni Akit gazetesinden, Kenan Kıran’ın hazırladığı haberden alarak yazdım.
Bugün her şey net olarak ortaya çıkmıştır ki, her zaman Sivas üzerine büyük oyunlar oynanmıştır. Her iki olayda da iktidar da C.H.P nin olması ayrı bir soru işaretidir.