Sigorta sektörü ekonomik açıdan refah seviyesi yüksek olan ve piyasa ekonomisinin hâkim olduğu ülkelerde bankalar ile birlikte finansal sistemin en önemli iki temel aktöründen biridir. Bazı batı ülkelerinde sigorta şirketleri o kadar büyüktür ki, gelirlerini değerlendirmek amacıyla kendi bünyelerinde bankalar dahi kurmuşlardır. Türkiye’deki gibi bankaya bağlı sigortacılık yoktur. Sigortacılık ülkemizdeki gibi bankaların yürüttüğü bir faaliyet değildir. Tam tersi bir durum söz konusudur. Sigortacılık o denli gelişmiştir ki, sigortacılık şirketleri kendilerine banka kurmak zorunda hissetmişlerdir. Buna en büyük örneklerden biri Hollanda mesela… Bu yüzden sigorta sektörü her büyük ekonominin ihmal edemeyeceği bir sektördür. Sigorta sektörü bu denli güçlü olunca diğer ekonomik faaliyetleri de hem destekler hem de yön verir.

Sigorta, sosyo-ekonomik çöküntüleri önler veya azaltır. Riskler gerçekleştiği zaman yani doğal afetler veya diğer zarar verecek olgular gerçekleştiği zaman insanları, aileleri ve işletmeleri  derinden sarsar ve zor duruma düşürür. Bu zor durumlardan kaynaklanan sıkıntılar yayılarak başkalarını da etkiler. Örneğin öncelikle küçük işletmenin sahibi zarar görürken, sermayesini dahi kurtaramazken mecburen işletmesini kapatmaya gider. Kendisi ve ailesi bu yüzden zarar görür, alım gücü düşer. Bu işletme ile çalışan diğer işletmeler bir müşterisini daha kaybeder. Piyasada güvensizlik oluşmaya başlar. Bu şekilde yığılarak ve yayılarak etkisi devam eder. Bunların toplam etkisi büyük toplumsal çöküşlerdir. Sigorta bu tür çöküşleri ya tamamen önler ya da etkilerini azaltır. Zarar gören insanların en azından bir kısım zararlarını bile karşılaması, o insanlar için çok büyük bir öneme sahiptir.

Ülkemizdeki sigortacılık sektörüne baktığımda maalesef bazı batı ülkelerindeki gibi gelişmiş bir sektör göremiyorum. İnsanlarda bu konuya önem vermiyorlar. Doğal afetlerin yaşandığı bölgelerdeki sigortacılık oranına baktığımda şaşkınlık içerisinde kaldım. %18-21 oranında… O kadar düşük bir oran ki… Doğal afetler bu bölgede çok sık yaşanıyor, çevresindeki birçok işletme bu yüzden zarar görüyor ancak yine de hala önlem alınmıyor, işletme sigortalanmıyor. Bu tablonun birçok nedeni var elbette ekonomik sorunlar, tanıtımda eksikler, bilinçsizlik, doğru sigorta ürününü bilmemek gibi… Ancak araştırdığımda en çok dikkatimi çeken neden, halkımızın kadercilik anlayışı oldu. Toplumdaki hakim kültür tedbir almak değil, işi yaratana havale etmek. Yaratıcıya güvenmek, inanmak konusunda saygım sonsuz ancak yine de tedbir alınması gerekiyor. Tedbir almadan, sigorta yaptırmadan oluruna bırakarak, riskleri kabul edip göze alarak devam ediliyor ve hepimizin bildiği üzere sonucunda çok büyük zararlara uğruyorlar.