Güneş batıyor , doğuyor . Gözlerimizi açıyoruz sabah kahvaltısı sonra iş yolu derken biraz üzüntü biraz sevinç biraz gerginlik bolca kötü düşünceler.Ne sağlığın değerini biliyoruz ne sevginin , kibarlığın ve zarifliğin.İçimizdeki egodan emir almaktan başka bir şey bilmiyoruz. Hepimiz özgür olduğumuzu düşünürüz ama egomuz tarafından yönetiliriz. Egomuzu dindiremeyip emir almaya devam edersek sürekli hayatla kavga ettiğimizi göreceğiz.Hayat sadece başarıdan , paradan ve zevklerden ibaret değildir . Bunlar sadece hayatın geçici değerleri ,insanlar bunlara odaklanmaktan ne yazık ki sağlığının ve iç dünya zenginliğini göremez duruma düşüyor.  Dünyadaki her insan aslında birer misafirdir ama bu misafirliği sahiplenerek ve ciddiye alarak hayatımızı aslında birbirimize zehir ediyoruz. Hayata öyle bir kaptırmışız ki kendimizi kaybolan günlerimizin farkına varamıyoruz . Popüler kültüre kendimizi odaklayarak kimi nasıl etkilerim diye hayatın geçici değerlerine önem veriyoruz. Ötekiler gibi davranmaya odaklanmışız. Ahlak ve bilgimiz tıpkı diğer insanlar gibi kendi adımıza düşünüp , kendimiz gibi davranamıyoruz. İnsanların fikirleri de tıpkı kıyafetler gibi başkaları tarafından dizayn edilmiş. Eylemlerini toplumsal onaylara göre biçimlendirir duruma gelmiştir.Birçok şeyi kendimiz istediğimiz için yapmıyoruz , hatta nefret ettiğimizi bilerek yapıyoruz tek sebebi ise insanlar omzumuzu sıvazlasın ve egomuzu tatmin etsin diye yaparız .``Kim ne der ? Kim beğenir ?`` gibi düşüncelere odaklanmaktan kendimizi mutlu eden ayrıntılardan uzaklaşıp kendi benliğimize yabancılaşıyoruz. Hayatın ,geçici değerlerinin  kölesi olan insanlar ömür boyu mutluluğu bulamaz.Nedir bu hırs ? Bu başarı açlığı bu ihtiras bu para ve kavgalar ? Çocuklar ağlıyor , Genç adam düşünceli ve Bakkal Mehmet neden bu kadar öfkeli ? Nasıl olsa hepsinin günü , saati , dakikası ve saniyesi belli, zamanları geldiklerinde o insanlar atlarına binip bir daha gelmemek üzere gidecekler. Hemde egolarını ve hırslarını burada bırakarak.