36 yaşındaki N. 10 yıldır evli olduğu eşini, 2 ay önce trafik kazasında kaybetmiş. Ölümün ardından öğrendiği gerçeklerin kendisini, eşinin ölümünden daha çok üzdüğünü söylüyor.
-İşin en acı tarafı o artık yok ve ben tek başınayım, onu kaybettiğime mi yanayım, öğrendiklerimin hesaplaşmasını yapamayacağıma mı diyor. Ve nasıl böyle bir şey olabildiğine inanamadığını söylüyor.
Çaresizliği, boyunu aşmış. Kızgın, kırılmış, öfkeli ve parça dökük...
Yaşam sayfalarını bembeyaz sanıyorken
Kara satırlar karalanmış olduğunu fark ettin…
O zaman şöyle söyleyeyim; Bir süre için, işin çok zor olacak. ‘Nasıl olabilir?’ dediğin sürece çözüm hiç gelmeyecek. Muhatabına ulaşma olasılığın olmadığı için de o çok istediğin hesaplaşmayı yapamayacaksın. Üzgünüm…
İşine yarayacağını düşünerek önerimi sunayım:
Sil gözlerinin gülüşlerinden
Bitmez sandığın izlerini
Gönder herkesi yoluna,
Sen de kendi yoluna.
Sonra
Elini salla ardından
Ve söyle şimdi
Hem sana hem ona
Güle güle …
…
Gönderdin ama
Henüz hiçbir şey bitmedi.
Acıyor ya yüreğin,
Hani bıçak saplanmış gibi
Nefesin kesiliyor ya adeta…
Dinle içinin sesini,
Dayanabilmen için,
Bir süre anılarına sığın,
Güzelleri hatırla,
Yapabiliyorsan,
Bazılarını tekrarla.
Her hatırlayış ve her tekrarla,
Biraz kavrul,
İçin yansın,
Beynin oyulsun,
İzin ver, ve
Vur dibine hayatının
…
Yeterince acı gelmedi mi?
Onu da kat işin içine
Al eline çerçevelettiğin fotoğrafını
Öyle bir bak ki gözlerine,
Gözbebekleri(n) titresin!
…
Kalbinin ağrıdığını hissettin mi?
Sırtın delinecekmiş gibi oldu mu?
Göğsünün sol yanına,
Düşürdüğü(n) kor, alevlendi mi?
Tamamdır…
Daha fazlası yok!
Şimdi,
Kaldırdığın tozların bulutlarındasın,
Gözyaşların yıkıyor kararttıklarını,
Ve ‘hiçbir şey’ kokuyor ellerin,
Artık o senin,
Sonsuza kadar
Hiçbir şeyin…