Sizlere hayatın akışı içerisinde aslında bazen nasıl güzellikleri kaçırdığımızı aktarmak istiyorum, bunu da yapılan sosyal bir araştırma ile sizlere aktarmak istiyorum.
Washington'da metro istasyonunda adamın biri yere çömelir ve kemanını çalmaya başlar. Soğuk bir sabah saatidir. Çoğu insanın işe gitmek için hareketlendiği yoğun saat süresince 1100 kişinin istasyonun içinden geçtiği hesaplanır. Üç dakika geçer orta yaşlı bir adam müzisyeni farkedip yavaşlar, birkaç saniyeliğine dinler ve sonrasında aceleyle ilerlemeye devam eder. Yüksek ihtimal yapacaklarından geri kalmamak ya da işe yetişmek için ilerledi. Bir dakika sonra kemancı ilk bir dolarlık bahşişini alır. Bu bahşişi kemancının önüne atan kadın ise dikkat etmeden hiç durmadan yoluna devam etmiştir. Birkaç dakika sonra birisi dinlemek için duvara yaslanır, saatine bakar ve tekrar yürümeye başlar. Besbelli adam işine geç kalmıştır. En çok dikkat eden ise üç yaşında bir çocuktur. Annesi alelacele çekiştirirken kendisi durup kemancıya bakar. Sonunda annesi kuvvetlice çekiştirir ve çocuk annesiyle beraber mecburen ilerlerken sürekli arkasına bakarak yürümeye başlar. Bu olay diğer bir çok çocuk tarafından tekrarlanır fakat istisnasız tüm ebeveyenler çocuklarını çekerek yürümeye zorlar. Kemancı 45 dakikalık gösteri yapar ve gösterisi boyunca 6 kişi durup bir süre bekler, 20 kişi kendisine para verir sonra yine bir şekilde yürümeye devam ederler. 45 dakika boyunca 32 dolar toplar kemancı.
Gösterisi bitince etrafa sessizlik hakim olduğunda hiç kimse kemancıyı farketmez bile. Kimse alkışlamaz, takdir etmez ya da tanımaz. Kimse az önce dünyadaki yazılan eserler arasındaki en eşsiz parçayı, 3,5 milyon dolar değerindeki kemanla çalan bu kişinin dünyanın en yetenekli müzisyenlerinden Joshua Bell olduğunun farkına varmaz.
Bu olaydan 2 gün önce biletlerinin ortalama 100 dolar olduğu konserin biletleri yok satmıştır. Joshua Bell'in metro istasyonunda kimliği belirsiz bir şekilde verdiği konser Washington Post Gazetesi tarafından algılama, zevk ve insanların önceliklerini kapsayan sosyal araştırmanın bir parçası olarak tertip edilmiştir. Kısacası; ortak bir çevrede, uygunsuz bir zamanda güzelliği algılayabiliyor muyuz? Takdir ediyor muyuz? Bir yeteneği beklenmedik bir içerikte tanımlayabiliyor muyuz?
Bu yapılan sosyal araştırmadan çıkarılan sonuç şu ki, eğer dünyanın ünlü müzisyenlerinden birinin dünyada yazılan en iyi eserlerden birini çalarken onu durup da dinleyecek 1 dakikamız bile yoksa, acaba kimbilir daha neler kaçırıyoruz bu hayatta?