EVLADI RESU-SEYYİD-ŞERİF

Gökleri ve Gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin değişik olması yine O`nun varlığının delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için dersler vardır.yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin değişik olması yine O`nun varlığının delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için dersler vardır.

Gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın ve renklerinizin değişik olması yine O`nun varlığının delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için dersler vardır.Bütün tarikatlarda bulunan özelliklerden bir tanesi de Şeyhlik makamında oturan kişiler nerede doğarlarsa doğsunlar, babaları anaları Türk olsun, Kürt olsun, Çerkez olsun veya Boşnak olsun doğan şeyhler Evladı Resul yani Seyyid oluyorlar. Eğer anasından babasından birisi Arap olursa o kişi Seyyid yani Peygamberin torunu olmayı garantilemiş oluyor.

Osmanlının orta döneminde Seyyidlerden vergi alınmaz ve askere de götürülmezmiş. Bizim insanımız böyle imkânlar bulurda fırsatı değerlendirmez mi? O zamanlar çarşılarda yazıcılar olurmuş. El altın biraz fazla para verilirse o yazıcılar kişinin geçmişini bir silsileye bağlıyormuş ve o kişi bilmem kaçıncı göbekten evladı Resul yani, Seyyid oluyormuş.

Bu yoldan bir dönem Seyyidiler öyle çoğalmış ki vergiler, hissedilecek oran da düştüğü görülmüş. Daha kötüsü Askere alınacak, cihada gidecek delikanlılar bulunamaz olmuş. Hatta bu askerden muaf olma işi müritlere de tanınınca baya sıkıntı yaşanmaya başlamış.

Nihayet zamanın Padişahı o zamanlar en çok müridi olan Hacı Bayram Velinin yanına gelip bu durumu anlatınca Hacı Bayram veli, bir tepenin eteklerinde bütün müritlerini toplamış ve sizi imtihan edeceğim, kaybedeni hemen burada kurban edeceğim demiş. Tepenin üstüne kurduğu çadırdan bunları söylemiş ve elinde kılıcınan öndekilerden iki müridi de içer almış. İçerden bağırma, gürültü geldikten sonra dışarıdaki müritler bakmışlar ki çadırın altında ırmak gibi kan akıyor.

Çadıra yakın müritler kanın aktığını gürünce şeyhimiz müritlerini kesiyor kaçın diye bağırmaya başlamışlar. Öyle ki Şeyhinen beraber içeri giren iki müritten başka kimse kalmamış hepsi kaçmışları. O içeride kalan iki müritte, Şeyhin iki tane koyun keserek kanlarını dışarı akıttığını gördükleri için kaçmamışlar. Hacı Bayram veli de Padişaha dönüp, “Devletlüm benüm iki tane müridim varmış” der.

Daha sonra ki dönemler de yine aynı sıkıntılar zuhur edince Anadolu da ki vilayetler kaç tane Seyyid ailesi var diye sayım yapılmasına karar verilmiş. Seyyid olmayan vilayet olmadığı gibi en az Seyyid çıkan yerde on tane seyyid bulunmuş. Fakat Diyarbakır, 335 Seyyid ailesine sahip olduğunu göstererek rekor kırmış.

Bunları niye anlattığımı herhalde anladınız. Evet, Hocalarımız her akşam yaptıkları tarikat sohbetlerinde Üstadımız Süleyman efendinin bir özelliğini anlatırlardı. Hocamızın gayet saygılı anlattığı duruma göre Üstadımız hem Seyyid ve hem de Şerif’miş. Yani, anası Hz. Hasanın soyundan geldiği için Şerif ve babası Hz. Hüseyninin soyundan geldiği için de Seyyid oluyormuş.

Benim küçük muteriz kafam durur mu buna da itiraz etti. Nasıl olur” diyordum. Hem Hz. Hasan’ın soyundan ve hem de Hz. Hüseyninin soyunda gelen erkek ve kadın Bulgaristan’ın Tunahan vilayetinin Silistre kasabasında buluşacaklar, evlenecekler ve onlardan doğan çocuk ta hem Seyyid ve hem de Şerif olacak?