ÜSTÜNLÜK İDDİLARI

Tasavvuf ve tarikatlar da üstünlük iddiaları sayılmayacak kadar çoktur. Mesela, Abdülkadir Geylani Gavsı Azam yani en büyük Gavs ismi ile anıldığı gibi bu sıfatla yetinmez bir de kerameti kendinden menkul bir sözü vardır: Kendi yazdığı kitaplarında der ki, “Ben bütün Evliyanın boyunlarına ayağımla bastım geçtim” der.

Yine başka bir kibirlenme kerameti vardır ki hayreti muciptir. Bağdat valisi veya zamanın Halifesi, A. Geylani’yi yanına çağırır. Padişahın davetine gitmediği gibi bana saygısızlık yaptı diye padişaha kin duyar. Hemen akabinde Bağdat’ta bir yangın çıkar. Yangını bir türlü söndüremezler. Halk perişandır. Denir ki, bu yangını ancak A. Kadir Geylani söndürebilir” derler.

Zamanın baş veziri Padişaha yalvarır. Efendim yangın her tarafı yakıp kül edecek. Eğer Gavsı Azamdan rica edersen seni kırmaz. Halkımızın hatırı için bunu yap derler. Padişah ısrarlara dayanamaz ve gider A. Geylaniden özür dileyerek yardım talep eder. O da Bir kâğıda “Ey ateş dur” yazar ve Padişaha vererek derki bunu götürün ateşe atın, ateş söner der. Hakikaten kâğıt ateşe atıldıktan sonra söndüğü görülür.

ABDÜLKADİR Geylani’nin bu kerameti kendisinin ve onu sevenlerin yazdığı kitaplara bakanlar muhakkak görürler. Ama kimsenin aklına Padişaha kızılıp ta Bağdat yakılır mı diye sormak gelmez. Sonra yangının sönmesi için yazdığı kâğıtta ki emir: “Ey ateş dur” emri, Hz. İbrahim ateşe atıldığı zaman Yüce Allah: “Ya naru kuni berden ve selamen ala İbrahim.” Yani "Ey ateş! İbrahim'e karşı serin ve esenlik ol!" dedik. (Enbiya 69) anlamına çok benziyor.

Yine Muhyiddini Arabiye taraftarları Şeyh-ül Ekber, yani “En büyük Şeyh” diye sıfatlandırırlar. Tasavvufa ve tarikatlara en büyük hurafe ve bidatleri katan bu kişi, en büyük olmakla da yetinmez ve Füsus-ul Hikem isimli meşhur eserinde kendini öyle yüceltir ki: “Gün olur ben Allah’a kulluk ederim. Gün olur Allah ta bana kulluk eder” der.

Buna benzer örnekleri çoğaltabiliriz Ancak biz kendi konumuza gelip Süleymancı kurslarında gördüklerimizi ve yaşadıklarımızı anlatmaya devam edelim: Daha önce ki yazılarımda Kurslar da Süleyman Efendiye Kutb-ül Aktap dendiğini söylemiştim Tasavvuf ehlinin bu konu da ki yazdıklarını çoğunu okudum, Kutb-ül Aktab iddiasında olanı görmedim.

Tasavvufçuların çoğu Kutupluğu Gavs olmaktan daha üstün görürler ama hiç birisi Ben “Kut’-ül Aktab’ım, yani kutupların kutbuyum dememişlerdir. Süleyman Efendinin bu konu da en üstün olduğu söylenirken Hatem-ül Evliya olarak ta en üstün olduğunu söylemiş oluyor. Gerçi bu hatem-ül Evliyalığı ilk icat eden Muhyiddini Arabî’dir ama ondan sonra da sonuncu Veli olduğunu ve kendisinden sonra kıyamete kadar başka veli gelmeyeceği söylenen kişi Süleyman Efendi olmuştur.

Tabi sadece bunlar değil, aynı zamanda asrın Mürşidi Kâmili ve Mehdi olduğu da söylenir, Evlatlarının yani Kurslarda talebe olanların veya Müritlerinin ahirette ilk olarak Livaül Hamd sancağı altında gölgelenecekleri de söylenmektedir.

Kaldığımız yerden devam edelim inşallah