Bir de Hz. Peygamberin Veysel Karani (Üveys-ül Karani)’ye bıraktığı hırka ile ilgili gelen asılsız rivayetler vardır. Güya Hz. Peygamberin vefatını müteakip, Hz. Ömer ile Hz Ali bu hırkayı alıp, Veysel Karani’ye götürmüşler. Issız bir çöl de görüşme imkanını bulan Hz. Ömer ve Hz Ali ile Veysel Karani arasında geçen görüşmelerden söz edilir. Hırkayı kendisine teslim ettiklerinde Veysel Karani, onlardan kendisini beklemelerini söyleyip yanlarından uzaklaşır. Hz. Ömer ile Hz. Ali, bulundukları yerde kendisini üç gün beklerler ve Nihayet dayanamayıp yanına doğru yaklaşırlar ve kendisine seslenirler. İsterseniz olayı söz konusu eserde yer aldığı şekliyle vermeye çalışalım:

Herkes tarafından da bilindiği gibi Resulüllah vefat etmezden önce hırkasını Veysel Karani’ye verilmek üzere vasiyet ederek bırakmıştı. Vasıyeti gereği, Hz Peygamberin vefatından sonra bu hırkayı Hz. Ömer ile Hz. Ali götürüp Veysel Karani’ye ilettiler. Vardıklarında onu bir su kenarında bulurlar. Evet, su kenarında bir miktar toprağı kazmış, orayı kendisine in edinmiş, halktan kendisini gizlemiş, orada oturmuş ibadet etmekte meşguldür. Onu orada bu halde buldular. Veysel Karani, ara sıra oradan çıkıyor, Issız çölde dolaşıyor ve halkın arasında hiç karışmaksızın yine yerine dönüyormuş. Nihayet onu ararlarken Issız bir yerde buldular. Kendisine Hz. Peygamberin hırkasını verdiler. Veysel Karani hırkayı teslim aldı. Onlara siz burada bekleyen dedi, uzaklaşıp Issız bir yere vardı. Orada hırkayı bir kenara bırakıp ve başını yere koyup secdeye kapandı.

Secdesinde şöyle diyordu:

614—“Rabbim! Bu aziz hırkayı Habibin bana verilmek üzere vasıyet buyurmuş. Üveys bunu giysin de ümmetimi kurtarması için Rabbime dua ve niyaz da bulunsun” diye buyurmuş. Ancak bende: “Sen Hz. Muhammed’in ümmetini bağışlamadıkça bu hırkayı asla giymeyeceğim” diyerek bu minval üzere Yüce Allah’a yalvrıp yakararak niyada bulunur.

Hz. Ömer ile Hz. Ali üç gün, üç gece kendisini bekleyip dururlar. Sonunda ikisinden biri biraz ilerler ve: “Ey Üveyis! Kaldır başını da bir cevap ver, vazıyet nedir?” diye seslenir. Üveyis de başını kaldırır ve kendisine şöyle seslenir: “Dinleyin! Ümmeti Muhammed’in asilerinden olanlarının üçte iki kısmının günahlarını bağışlattım. Tam kalan bir kısmının affedilmesi için yakarıyordum ki, siz seslendiniz, artık gidebilirsiniz” dedi ve o mübarek hırkayı öptü, kaldırıp başının üstüne koydı ve gözlerine sürdü. Sonra koklayıp bağrına bastı, sonra da alıp üzerine giyindi. Bundan dolayı Allah’a şükretti ve Hz Peygambere de salavat getirdi.

Hz. Ömer, biraz daha ilerleyip: “Ey Üveyis! Bana bir öğütte bulun” der. O da: “Ey Ömer! Bu toplum yani halk, seni bilip tanırlar mı?” diye sorar. Hz Ömer de: “Evet, bilir tanırlar” der. Bunun üzerine Üveys: “Öyleyse kendini bu halka unutur. Allah’ın seni bilmesi yeter” der. Hz. Ömer yine: Bana biraz daha öğütte bulun’ der. Üveyis: “Ey Ömer! Sen Allah’I bilir tanır mısın?” Oda bildiğini söyler. Yine Üveys, “O hal de başka şeyleri bilir misin? Diye sorar. Hz. Ömer de bildiğim başka şeyler de var” der. Üveys de “artık beni rahatsız etmeyin, buradan çekilin gidin” der. (Eşrefoğlu Rumi, Müzekkinnüfus, s. 450-452)

Bu anlatılan hikayeler, ya tasavvufçu Eşrefoğlu Rumi uydurmuş veya başka tasavvufçular uydurmuş o da kitabına almıştır. Hiç bir sahih kaynakta bu anlatılanlardan tek bir ifade olsun yoktur. Sakın bu yalanlara kanmayın.

Burada Veysel Karani’nin bu kadar yüceltilmesinin sebebini iyi anlamak lazım. Tasavvuf ehli tarikat pirlerini üç olarak kabul ederler. Birincisi Hz. Ebu Bekir ve ikincisi Hz. Ali’dir. Bu İkisi derslerini direk Resulüllahtan aldıklarını iddia ederler. Veysel Karani ise Resullah’ı görmeden gıyaben ders almıştır, bazılarına göre ise Veysel Karani tarikat dersini manevi Alemde Yüce Allah’tan almıştır” derler. Bu iddiayı pekiştirmek için de Peygamberin ağzından yalan uydurarak şöyle derler:

Peygamber Efendimiz diyesiy miş ki: “Yemen tarafından Allah’ın kokusunu alıyorum.” Yani Veysel Karani o kadar yüce birisi ki onu ziyarete bizzat Allah geliyor. Allah tasavvufçuların yalanından İslam dinini korusun. Canları istediği zaman kendilerini Allah’a ortak yapıp Allah olduklarını söyleyenlerin uydurmayacağı yalan yoktur. Neuzü billah.