Bugün, 9 Eylül. Türk milletinin kalbindeki en kutlu günlerden biri. 102 yıldır bağımsızlık ateşinin sürdüğü bir gün.
İzmir’in kurtuluşu, bir milletin esaretten özgürlüğe, karanlıktan aydınlığa yürüdüğü destansı bir zaferdir. 26 Ağustos’ta başlayan Büyük Taarruz, sadece bir askeri harekât değil, yüzyıllar boyunca bağımsızlığı için canını ortaya koymuş Türk milletinin son büyük mücadelesiydi. Ve 9 Eylül sabahı, Türk bayrağı İzmir’in semalarında yeniden dalgalandığında, yalnızca bir şehri değil, koca bir ulusu özgürlüğüne kavuşturduk.
Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” emriyle başlayan bu kutlu yürüyüş, yalnızca askeri bir zaferin değil, onurumuzun ve gururumuzun zaferiydi. Bir milletin dirilişiydi. İzmir’in o günkü kurtuluşunu düşünürken içim gururla doluyor. Çünkü bu zafer, yalnızca bir şehrin özgürleşmesi değil, Türk milletinin tarih boyunca süregelen bağımsızlık mücadelesinin ve kararlılığının en somut göstergesidir.
Düşman işgalinin bitişiyle birlikte Türk milletinin bağımsızlık mücadelesi, dünya tarihine adını altın harflerle yazdırdı. Batı Anadolu’nun her karış toprağı yeniden vatan oldu. Bir milletin özgürlüğe olan aşkı, bu toprakların her zerresine işledi.
Bugün olduğu gibi diğer şanlı zaferlerimizi de anarken, Türk olmanın ne demek olduğunu bir kez daha derinden hissediyorum. Atalarımızın kanlarıyla sulanan bu topraklar, bize en büyük emanettir. Ve her 9 Eylül'de, kalbimde büyük bir gurur, içimde tarifsiz bir onurla, başta Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını saygıyla, minnetle yad ediyorum.
Ne mutlu ki, vatanı düşman işgalinden kurtarıp bizlere armağan eden bir milletin evlatlarıyız. Ve ne mutlu ki, tarihimizin her sayfasında şanlı bir zafer, onurlu bir direniş ve milletimizin sarsılmaz iradesi yazılıdır. Bu topraklarda özgürce yaşamanın kıymetini, her 9 Eylül ve diğer şanlı zaferlere imza attığımız günlerde bir kez daha hatırlıyor, onurla anıyorum.
Ne mutlu Türk’üm diyene!