Kırk yıl geçse ben yine de kardeş acısı yaşayacağımı düşünmezdim, aklıma getirmezdim. Dünya öyle bir yer ki, ansızın bütün hayatın değişiyor. Ölüm aniden ve çok acımasızca geliyor. Tıpkı daha 22 yaşında gencecik, sağlıklı ağabeyime geldiği gibi…
Ölüm ona yakışmadı ki… Gencecik yaşında gitmesini ne aklım aldı ne kalbim kaldırdı. Ağabeyim olmadan nasıl yaşardım ki, hiç bilmiyordum. ‘İşte kıyamet koptu, dünyanın sonu!’ dedim ama hayatın en acımasız yüzüyle o zaman tanıştım. Ben acıdan ölürken, dışarıda yaşam devam ediyordu. Bu durumu uzun süre sindiremedim, ağır geldi kaldıramadım.
Ecel çat kapı çıkıp geldiğinde, bir anne ve babanın en çaresiz anlarına şahit oldum. Evlat acısı yaşayan anne ve babaya söylenecek hiçbir sözün tesir etmeyeceğini gördüm. Ne denilebilirdi ki zaten? Canından can kopmuş, gözlerinden sakındıkları, kıyamadıkları oğulları gitmiş. Hangi sözcük teselli edebilir ki? Hangi cümleler acılarını tarif edebilir ki? Evladının yokluğunu ne doldurabilir ki? Kardeş acısı yaşarken, acımı yaşamaya utandım annem ve babamı gördüğümde… Onların acısının yanında benim acım ne ki?!
Çaresizlik nedir o gün öğrendim ben.
Bir anne ve babanın evladı için gözünü kırpmadan, hiç düşünmeden canını verebilecekken nasıl evlatlarına yetişemediklerini, çaresizce çırpınışlarını ve insanoğlunun nasıl aciz olduğunu, o gün öğrendim ben.
Dünyanın ne denli boş olduğunu, ölümün nefesinin her an dibimizde olduğunu, o gün öğrendim ben.
Kardeşin ne demek olduğunu, bir insanoğlu için kardeşe sahip olmanın kıymetini, o gün öğrendim ben.
Kardeş acısının ne olduğunu, bir ömür geçmeyecek ve azalmayacak bir acıyla yaşamayı o gün öğrendim ben.
Bir ömür boyu yarım kalmak neymiş, o gün öğrendim ben.
Ağabeyim giderken bile bana hala bir şeyler öğretiyordu. Ben ağabeyimden yana çok şanslı oldum. O kadar güzel bir kardeşlik yaptı ki bana, yazıya dökecek kelimeler bulamıyor. Hiçbir tasvir veya sözcükler onu anlatmaya yetmeyecek biliyorum.
Alışırsın zamanla dediler, acın hafifler dediler lakin bunu diyenler kardeş acısı nedir hiç bilmediler! Ne alışabiliyorsun yokluğuna, ne hafifliyor acısı. Gün geçtikçe özlem artıyor. Hasret kaplıyor insanın yüreğini zaman aktıkça… Geriye sadece hatıralar ve fotoğraflar kalıyor. Buruk bir gülümseme ile anıyorsun, fotoğraflarına bakarak… Keşke diyorsun daha fazla vakit geçirseydim, daha fazla anımız olsaydı, daha fazla fotoğraflarımız olsaydı. Bilemiyorsun, keşkeler pişmanlıklar başlıyor. En önemlisi korku başlıyor ya bir gün kardeşimin sesini unutursam diye… Ben ne sesini, ne kokunu, ne yüzünü unutmadım diğer yarım, biricik abim. Mevlam unutturmasında…
Sen benim kanayan yaram, bitmeyen hasretim, en büyük destekçim, sırdaşım, en iyi arkadaşım, canımdan çok sevdiğim kardeşimsin, üstümdeki kol kanat sırtımı yasladığım ağabeyimsin. Rabbim mekanını cennet eylesin. Sen benim hep kalbimdesin…