“Urfa'da bir kız öğrenci uzattı bu laleyi. Dördüncü sınıfa gidiyor. Orada yaptı, gözlerimin önünde. Getirdiğimden beri masamın üzerinde tutuyorum. Baktıkça hayret ediyorum; ona boş bir kağıt vermişiz, o katlayıp laleye dönüştürmüş... Boş bir kağıdı elleriyle laleye dönüştürebiliyorlar, o zaman bizim o sınıfları lale bahçesine dönüştürmemiz lazım. Bu çiçeği bana boşuna vermiş olamaz; 'Vazifeni yap!' diyor hepimize nazikçe... O yüzden her sabah masaya oturduğumda bu laleye bakıyorum. Sizinle de paylaştım ki; aslı bende, sureti sizde dursun!”  Bu sözler M. Eğitim Bakanı Ziya SELÇUK'a ait.

            Milyonlarca öğrenci için eğitim öğretim yılı başladı. Güzel günler bizleri bekliyor. Genç bir nüfusa sahibiz. Gençlik büyük bir potansiyel. Bir çok dev ekonomiye sahip olan ülkelerde bile böyle bir potansiyel yok. Kısaca sayın bakanın dediği gibi hepimizin vazifesi var. Hem de ne vazife. En kutsal vazifelerden birisi.

            Bu gençlik bizim gençliğimiz. Sahip çıkmamız boynumuzun borcudur. Bir yıl sonrasını düşünenler pirinç ekerler, on yıl sonrasını düşünenler fidan dikerler, yüzyıl sonrasını düşünenler ise nesil yetiştirirler. Bir milletin esas gücü tankı topu tüfeği değil inançlı, şuurlu bilinçli üretken ve ahlaklı nesilleridir.

            Sorunlarımız çok. Sorumluluklarımız da...

            Bahaneler ardına sığınacak halimiz yok. Birileri bu toplumu sömürmek, tembelleştirmek, aklını ve bilincini iğdiş etmek çabası içerisinde. Birileri de oturduğu yerden, hiç bir değer üretmeden Mehdi/kurtarıcı bekleme sevdasındalar. Unutulmamalıdır ki Bosna'lı lider Aliya'nın dediği gibi “Mehdi bizim tembelliğimizin adıdır!” Herkes kendinin kurtarıcısıdır.

            Bugünlerden şikayetimiz varsa, geleceğe dair planlarımız varsa, şer güçlerin elimize ayağımıza vurdukları prangalardan kurtulmak ve çağa yön vermek gibi bir derdimiz varsa asla dünümüzle bugünümüz birbirine eşit olmamalıdır.

            Dün gitti. Artık yepyeni şeyler söyleme vaktidir. 

            Hem Nobel Edebiyat Ödülü sahibi hem de Oscar'ı alarak iki ödüle sahip olan İrlanda'lı yazar George Bernard Shaw'ın dediği gibi “Geçmişin anılarıyla değil, geleceğimizin sorumluluklarıyla akıllanırız!”

            Vakit tembel tembel oturmak vakti değildir. Vakit Rabbimizin biz insanlara bahşettiği akıl, fıtrat ve vicdan gibi yetileri Kur'an ile vahiy ile aktive etmek vaktidir.

            İlahiyatcı Prof. Dr. Sonmez KUTLU Hocamızın konumuza bağlantılı olarak dile getirdiği şu tesbitler dikkatimi çekmiştir:“Kur’an, bilginin peşinden koşmayı, onu öğrenip öğretmeyi ve biriktirmeyi, zaman ve mekân sınırlaması yapmaksızın bireysel ve toplumsal yükümlülük kılıp, araştırmaya, incelemeye, akletmeye ve düşünmeye ibadet olarak bakar ve ona eşdeğer ahlaki ve dini bir anlamı verir. Bilgi, insan için bir erdem ve kalite işaretidir ve daima değişmeye ve gelişmeye müsait olduğundan dolayı her bilenden daha iyi bir bilen vardır. (Yusuf Sur, 12/76) Bu sebeple toplumun bütün bireylerinin ve katmanlarının bilginin üretilmesinde ve faydalı bir şekilde kullanılmasında etkin bir rol almaları istenmektedir.”

            Bilgi en önemli bir güçtür. Bilgiye sahip olanların güce sahip olduklarına ve yönetimde güç oluşturduklarına şahidiz. Şu önemli tesbiti yapmayı burada zorunlu hissediyorum.

            Avrupa Endülüs’e bugün hâlâ gıpta ile bakıyor. Avrupa’da radyolojinin kurucusu olan Madam CURİE şu tesbiti yapıyor ve diyor ki;“Müslüman Endülüs’ten bize 30 kitap kaldı, atomu parçalayabildik. Şayet yakılan bir milyon kitabın yarısı kalsaydı çoktan uzayda galaksiler arasında geziyor olacaktık. Orada bilim sıfırlanınca, biz yeniden sıfırdan onların yüzyıllar önce keşfettiği şeyleri bulmaya çalıştık ve yüzyıllar kaybettik!”

            Mirasyedilik yaparak bir yere varamayız. Mirasımıza sahip çıkmalıyız. Eski ihtişamlı günleri yakalamak mecburiyetindeyiz. Vahiyden beslenerek, aklederek, bilgiye sahip çıkarak, bilimsel gelişmelere kapı aralayarak, eleştirel düşünceye ağırlık vererek, insan haklarını gündemde tutarak, insanın doğasını/fıtratını koruyarak, insanlığın lehine olabilecek iyi güzel, doğru ve faydalı olan ne varsa onlara yönelerek...

            İrlanda'lı yazar George B. Shaw'ın şu tesbiti önemlidir:

            “Değişim olmadan gelişmek imkansızdır. Zihnini değiştiremeyenler hiçbir şeyi değiştiremezler.”

            Üzerimizde oynanan oyunların farkında olmalı ve  bu oyunları bozmak için ulvi sorumluklar yüklenmeliyiz.

            Tüm insanlık hak ve hakikate gebe. Sen yanmazsan ben yanmazsam nasıl çıkar aydınlıklar ortaya?

            Lale bahçelerini sadece sınıflarda değil toplumun her katmanında oluşturmak şart.

            Okullarda, hastanelerde, labaratuarlarda, fabrikalarda, sanayilerde, işyerlerinde, bağlarda, bahçelerde, tarlalarda, caddelerde, sokaklarda, çarşıpazarlarda, marketlerde herkes ama herkes...

            Bu toprakların havasını koklayan, suyunu yudumlayan herkes...

            Kısaca.

            İnsan. İnsan. İnsan.

            İnsanımıza sahip çıkmalı...

            İnsan yetiştirmeli...

            İnsana yatırım yapmalı...

            İnsan doğasını, insan fıtratını bozan unsurları bertaraf etmeli...

            Yola koyulmalı...

            Her alanda el birliği, fikir birliği ve güç birliği etmeli...

            Öyleyse herkes vazife başına!