Atalarımız yakınlarını bir yere yolcu ederken veya evladını evlendirirken, “Aman ha! Gittiğin yer kör ise sen de gözünü kapat. Sağırsa, duymazlıktan gel.” diye nasihat ederlerdi. Mutlaka bu sözü söylerken “haksızlıkları görmezden gel, zulme ses çıkarma” diye değil, yapılan ufak tefek yanlışları, ayıpları duymazdan bilmezden gel manasında söylemişlerdir.

Kimse hatasız değildir. Büyüklerimiz “Hatasız dost arayan dostsuz kalır.” demişlerdir.

Günümüzde kendimizi suçlamadan, vicdanımızı sorguya çekmeden ufak bir yanlışta arkadaşlarımızı, sevdiklerimizi incitebiliyor, “Tek kalemde silerim.” cümlesiyle tehditler savuruyoruz.

Aile içinde bir bardak sudan fırtınalar koparıyor, mahrem sırlarımızı herkese duyurabiliyoruz.

Osmanlı devletinde bir aile yaşantısı beni çok etkilemişti, sizlerle de paylaşmak istiyoruz.

Eski tarihlerde evin hanımı geçirdiği bir hastalık sebebiyle kör olmuştu. Aradan kısa bir zaman geçti, kadının kocası da bilinmeyen bir sebeple gözlerini kaybetti. İki kör olarak tam on beş yılı geride bıraktılar. On beş yılın sonunda adamın hanımı vefat etti. Hanımının vefatından sonra adam yeniden görmeye başlamıştı. Komşular bu duruma çok şaşırarak, sebebini sordular. Adam dedi ki, “Muhteremler, aslında ben hiç kör olmamıştım. Hanımım kör olunca, benim onu bırakıp yeniden evlenebileceğimi düşünüyor ve buna çok üzülüyordu. Ben de hanımım üzülmesin diye kör olmuş gibi yaptım. Benim de kendisi gibi kör olduğumu düşününce, bu derdinden kurtuldu.” Komşular, “Hadi evde kör numarası yaptın, bunu anladık. Peki dışarıda neden kör gibi davrandın?” dediler. Adam, “Dışarıda öyle davranmasaydım, bir gün mutlaka hanımım bunu öğrenirdi ve o zaman daha çok üzülürdü. Onu üzmemek için tam on beş sene, bu sıkıntıya katlandım.” dedi.

Hanımı kör oldu diye on beş yıl kör gibi davranan adam karşısında kendimize soruyor muyuz, bırakın on beş yıl kör kalmayı, eşimizin yaptığı hataya karşı bir dakika gözümüzü kapayıp görmezden geliyor muyuz?

Bizler maalesef, kendi gözümüzdeki merteği görmeyip, elin gözündeki çöpü görüyoruz.

Yine işlenen hataya karşı sağırmış gibi davranan Hatem-i Esam Hazretlerinin menkıbesinden bahsetmek istiyorum.

Bir kadın Hatem-i Esam Hazretlerinin yanına soru sormak üzere yaklaşır, ancak kaza ile bir yellenme meydana gelir ve hazretten utanır. Hanımcağız ne yapacağını bilemezken, Hatem-i Esam, “Kızım biraz sesli konuş.” diyerek, kulağının az duyduğunu ifade eder. Bu olaydan sonra ölene kadar herkese sağır olduğunu söyler. Hatem’in kulağının iyi işittiğini bilen arkadaşları kendisine bu durumun sebebini sorduklarında, “O kadın utanmasın diye öyle yaptım. Hayatım boyunca ayıpları duymamak için sağır gibi davranmaya devam ettim.” diyerek bizlere hataya karşı kulaklarımızı kapamanın önemini anlatan örnek bir davranış sergiler.

 

Yarım gör kusuru, aybı yarım duy.

Kırmadan yumşak söylemek güzel huy.

Yaşa hoş sevgiyi merhamete doy.

Ölünce pişman olup deme hiç oy.