KIYMET BİLİYORMUYUZ
Hayatın en sessiz, en güçlü, en sabırlı hali.
Ne “canım” diyerek sever, ne de her gün “seni seviyorum” diye tekrar eder.
Ama kapıdan girdiğinde bir huzur gelir odaya, bir güven oturur kalbinin tam ortasına.
Çünkü baba... Varlığıyla bile “korkma, ben buradayım” demektir.
Çocukken onun gölgesine sığınırsın, dünyadaki bütün kötülükleri onun arkasına saklanarak atlatırsın.
Yüksek sesle konuştuğunda korkarsın belki ama bilirsin, en çok o korur seni.
Kendi kırıklarını belli etmeden, senin en küçük çatlaktan geçecek gözyaşını silmeye çalışandır baba.
Yorgun argın geldiği halde bir “baba...’ sesiyle silkelenip ayakta durandır.
Kendi ihtiyaçlarını değil, senin isteklerini düşünen...
Kendine değil, sana yatırım yapmaya çalışandır.
Çoğu zaman sessizdir, içine konuşur.
Gururundan ağlamaz ama gecenin bir vaktinde pencereden dışarı bakarken içi paramparçadır.
Karnın doysun diye kendini aç bırakan...
Sen üşüme diye eski montunu bir yıl daha giymeye razı olandır.
İçindeki fırtınayı kimse bilmez, çünkü fırtınayı susturan liman da yine kendisidir...
Omzuna yaslanmasan da, onun omuzları senin hayat yükünü taşıyandır.
Baba, evin direği değildir sadece...
Bazen annenin suskunluğu, bazen kardeşinin gülüşü, bazen senin kalbindeki huzurdur.
Ne yaşarsa yaşasın, seni asla yarı yolda bırakmayacak tek adamdır.
Dizlerinin bağı çözülse de “kızım, oğlum var” diye düşmekten vazgeçendir.
Sırf çocuklarının gözünde güçlü kalmak için hayata kafa tutandır.
Ve her baba, içinde sessizce dua eden bir çocuktur aslında...
Yeter ki evladına bir şey olmasın.
Zaman geçer...
Büyürsün.
Kendi hayatın olur.
Ama bir gün ansızın onun yokluğu gelir aklına.
Ve o an kalbinin bir yanı eksilir.
“Keşke şimdi olsa da sorsam, anlatsam, sarılsam” dediğin bir boşluk kalır.
Çünkü baba gidince sadece bir insan eksilmez...
Bir dağ gider.
Bir gökyüzü kapanır.
Bir dua susar.
O yüzden hâlâ hayattaysa, sesini duyabiliyorsan...
Sıkıca sarıl ona.
Çünkü her baba, evladına söyleyemediği binlerce sevgi cümlesini kalbinde taşıyarak gider...