
Anadolu’nun Sesi, Gönlün Sözü Aşık Veysel
Sivas’ın toprak kokan sesi, gönülleri titreten sazı, kelimeleri insanın içine işleyen şairi… Âşık Veysel. Onun adı geçtiğinde, yalnızca bir ozanı değil, Anadolu’nun ta kendisini hatırlarız. Çünkü o, bu toprakların sesini, acısını, sevincini ve kaderini dizelerine nakşetmiş bir bilgedir.
"Ben giderim adım kalır
Dostlar beni hatırlasın"
Sen gittin Âşık Veysel ama adın hâlâ Sivas’ın her köşesinde yankılanıyor. Şarkışla’nın bozkırlarında rüzgârın sesi senin türkülerini fısıldıyor. Dostlar seni unutmadı, unutamaz… Çünkü sen, yalnızca bir âşık değil, hakikati sazıyla anlatan bir halk filozofusun.
Karanlık bir dünyaya gözlerini açtığında henüz yedi yaşındaydın. Ama kader seni yalnızca bir gözle değil, gönül gözüyle görmeye çağırıyordu. İnsanları, doğayı, hayatı o gözle gördün. Kimi zaman aşkı anlattın, kimi zaman dostluğu, kimi zaman ise insanın bu dünyadaki faniliğini…
"Dünyaya geldiğim anda
Yürüdüm aynı zamanda
İki kapılı bir handa
Gidiyorum gündüz gece"
Hayat dediğin iki kapılı bir han, bunu en iyi sen bilirdin Âşık Veysel. Doğduğumuzda açılan o ilk kapıdan, her adımda biraz daha eksilerek, biraz daha çoğalarak yürüdüğümüz yol… Sen o yolda, sazın ve sözünle nice yüreklere ışık oldun.
Bugün hâlâ senin türkülerini dinlerken, "Acaba Aşık Veysel bizimle olsa, bu zamana ne derdi?" diye düşünmeden edemiyoruz. O, insanın insan olduğu için değerli olduğunu savunurdu. Kin gütmez, ayrım yapmazdı. Bugün birbirimize biraz daha fazla Aşık Veysel’in gözüyle bakabilsek, belki de dünya daha güzel bir yer olurdu.
"Kurana bak İncile bak
Dört kitabın dördü de hak
Hakir görüp ırk ayırmak
Hakikatte yüz karası”
İşte bu yüzden onun sözleri bugüne de yarına da ışık tutmaya devam ediyor. Çünkü o, insanı insandan ayrı görmeyen bir bilgeydi. Sevginin, barışın, dostluğun dilini sazıyla, sözüyle anlatan bir halk ozanıydı.
Ve bir gün, hepimiz “iki kapılı han”ın öteki kapısına yürüdüğümüzde, geriye yalnızca adımız ve bıraktığımız iz kalacak. Ne mal, ne mülk, ne de boş kavgalar… İşte o zaman Aşık Veysel’in sesini bir kez daha duyacağız:
"Benim sadık yarim kara topraktır."
Sen toprağa emanet oldun ama biz seni hâlâ yüreğimizde taşıyoruz, Âşık Veysel. Adın bu topraklarda, dizelerin dillerde, sazının sesi kulaklarımızda yankılanmaya devam edecek.