MELTEM DUMAN
Reçelinden hoşafına kadar birçok alanda sıkça tercih edilen kızılcık kurusunu birçok şekilde tüketilebileceğine dikkat çeken aktar Harun Bozdağ, kızılcığın tam tahıllı buğday, gevrek veya yulaf ezmesiyle de birlikte tüketilebileceğini belirtti.
Lif ve E vitamini kaynağı olan kızılcığın kötü kolestrolü de düşürdüğünün de altını çizen Aktar Bozdağ, “Kızılcıktaki yüksek proantosiyanidinler idrar yolu duvarlarına bazı bakterilerin yapışmasını ve çoğalmasını engeller, enfeksiyonlarla mücadelede yardımcıdır. Özellikle tekrarlayan enfeksiyonu olan bireylerde kızılcık tüketimi öneriyoruz. Kızılcık LDL (kötü kolesterol)’yi düşürüp HDL (iyi kolesterol)’yi artırarak kalp sağlığını destekler. Yapılan bir çalışmaya göre günde 1 bardak şekersiz kızılcık suyu tüketiminin HDL kolesterolünü %10 artırdığı saptanmıştır. Ayrıca kızılcık, ileri yaşlarda oluşabilecek hafıza kaybını önlemk adına da sıkça tüketilebilir. Birçok hastalığın önüne geçtiğini söylebiliriz. Prostat, karaciğer, meme, yumurtalık ve kolon kanserlerine karşı pozitif etki gösterdiği araştırmalar sonucu ortaya çıkmıştır. İçerdiği yüksek miktar salisilik asit ile şişlikleri azaltıcı, kan pıhtılarını önleyici ve tümörleri ortadan kaldırıcı rol oynar” dedi.
KOYU KIRMIZI VE SERT OLMASI TAZELİĞİNİN GÖSTERGESİ
Kızılcığın taze olup olmadığına anlamak için püf noktalarını söyleyen Aktar Bozdağ, “Kızılcık Eylül ve Ekim aylarında hasat edilir, bu sebeple satın alınabilecek en iyi mevsim sonbahardır. Kullanmadan önce 2 ay boyunca buzdolabında saklanabilir, sonrası bir kullanım için ise dondurulabilir. Koyu kırmızı renkte ve oldukça sert olması taze olduğunu gösterir. Kurutulmuş kızılcık tercih edilecekse besin etiketine göz atıp eklenmiş şeker ilavesi olup olmadığı kontrol edilmelidir. Kızılcığın suyu da başka meyvelerle veya eklenmiş şekerlerle karışık olmamalıdır. Meyve suyunun ana maddesi kızılcık olmalıdır” ifadelerini kullandı.