İNSAN GÖZLERİ GÖRMEYİNCE DEĞİL EMEĞİ GÖRÜLMEYİNCE ÜZÜLÜYOR
Sizlere bugün bir arkadaşımızın yazdığı, alıntı bir, serzeniş yazısı paylaşmak istiyorum. Yayınlamamız için bizlere gönderdi, ve diyor ki; Ben adımı söylemeyeyim. Bir ismin önemi yok zaten bu hikâyede. Çünkü ben gibiler çok. Her sokakta, her durakta, her bekleyişte birimiz varız. Görmeyen ama hisseden insanlar... Anlatayım.
Ben görme engelliyim. Ama en çok da “görmeyen” gözler değil, “görmezden gelen” insanlar acıttı beni.
Küçükken “Sen ne olacaksın büyüyünce?” diye sorduklarında hep “Öğretmen!” derdim. Babam gözyaşlarını gizleyip “Olursun oğlum” derdi. Olmadım. Okudum, ilkokul, lise, üniversite... Sonra durdum. Durmak zorunda kaldım çünkü önümdeki kapılar hep yüzüme kapandı.
Özgeçmişim doluydu, içim umutla doluydu, ama insanların gözleri bomboştu bana bakarken. “Görme engelliyim” dediğim an her şey değişiyordu. Sanki kelimelerime perde iniyor, sesim boğuluyor, ben yok oluyordum.
Bir görüşmede biri şöyle dedi bana:
“Siz de iyi niyetlisiniz ama burası çok yoğun bir yer. Bizler Engelli olmadığımız halde zorlanıyoruz zaten.”
Engel mi? Kimdi engel? Ben miydim?
Eve dönünce annemin yüzüne bakamıyordum. Gerçi nasıl bakayım? Yüzünü sadece ellerimden, sesinden biliyorum. Ama işte o ses... Yorgundu artık. Her gelişimde “Oldu mu oğlum?” diye soruyordu. Her seferinde boğazımdan “Olmadı” kelimesi geçerken içimden bir dünya yıkılıyordu. Oysa ben her şey olurdum. Ama hiç olamadım.
Biliyor musun? İnsan en çok gözleri görmediği için değil, emeği görülmediği için üzülüyor.
Bir gün kapı eşiğinde uzun süre oturdum. Ne annemin sesi geldi ne babamın. Sadece kendi iç sesim:
“Ya ben yanlış yerdeyim ya da bu dünya fazla bencil.”
Ben dilenmek istemiyorum. Yardım istemiyorum. Ben sadece işimi yapmak istiyorum. Sabah kalkmak, bastonumu alıp yollara düşmek, alın terimle ekmeğimi kazanmak istiyorum. Oysa bana hep “Sen zaten engellisin, otur evde devlet baksın” dediler. Ama ben devlet istemedim. Ben kendim olmak istedim.
Sonra... Bir sabah aynaya dokundum. Yüzümü aradım. Gözlerim görmüyor belki ama içimde koca bir haykırış var:
“Ben işe yaramayan biri değilim. Yeter ki biri beni görsün. Gerçekten görsün.”
Bugün yine uyandım. Bugün de iş bulamadım. Ama vazgeçmedim. Çünkü bir gün biri, bastonumun değil, beynimin çalıştığını fark edecek. Ellerimin görmese de üretmek için var olduğunu görecek.
Ve o gün, belki ben değil ama bir başkası, bir görme engelli, sabah servisine binip çalışmaya gidecek.
İşte ben o gün için yaşıyorum... bir çok engelli aynı duygulara sahip. Yer yer aynı cümleleri kullanıyor. Bazılarımız bir işe sahip, görevde yükselmek istiyor, önüne bir engel konuyor. Bazılarımız iş bulamıyor, yine bir ön yargıyla karşılaşıyor. Maalesef engellilerin de insan olduğunu unutuyoruz, görevinde başarılı, hayatında bütün engelleri aşmış, kendini kanıtlamış arkadaşlarımız olduğu gibi, başarılı olamayan, görevinde yetersiz, hemencecik pes etmiş. Engelli insanların da var olduğunu unutuyoruz. O yüzden, engelli, engelsiz yoktur. Çalışkan, başarılı, ve tembel, başarısız insanlar vardır. İnsanı insan olarak görüp, önyargıları ortadan kaldırmalıyız.