Dünya’nın atlatıcı nimetleri, insanların çoğuna adata ölümü unutturuyor. Çevremize baktığımızda, insanların, “biriktirme” hesabı ile yaşadığını ve maalesef giderek bencilleştiğini görüyoruz. Çeşitli gelir grubuna sahip kimseler, kazandıkları ölçüde tasarruf ederken, genellikle nefsi davranıyor. Kimi, ailesini geçindirecek bir ekmek parasına muhtaçken, bazısı da arabasını, evini ve rahatını hesap ediyor.

İhtiyaç sahiplerine karşı duyarsız hale gelen kişilerin sayısı maalesef arttı. Gelir sahiplerinden, emek veya beyin gücü ile ürettikleri kazancın, sadece kendi tasarrufları olduğuna inananlar, dul, yetim, öksüz ve kısacası düşkün kimselerin nasıl yaşadığını, hafızalarından bile geçirmiyor.

İnsanlardan öyleleri var ki, düşkün kimselerin hayatlarını küçümsüyor, onlara değer bile vermiyor. Zenginlik, refah, etraftaki insanların ilgisi ve lüks içinde yaşanan hayat; yukardan aşağıya doğru baktıran bir nefis ortaya çıkarıyor. Ömür sermayesini tüketirken, gelebilecek ani bir ölüm, dünyalıkların, gerçek hayat için hiçbir işe yaramayacağını anlayamadan göçüp gitmeye sebep olabilir. O sebeple “neden yaratıldık ve ne için yaşamalıyız” bir kez daha muhasebe etmeliyiz.