Futbolda Dünyanın Neresindeyiz!..

Geçen hafta Çarşamba ve Perşembe akşamları futbolumuza kâbus gibi çöktü dersek abartmış olur muyuz bilmem, ama bazı gerçeklerin yüzümüze şamar olarak döndüğünü, takımlarımızın Avrupa kupalarında resmen dibe vurduğunu söylemek çok mümkün. Aldığımız sonuçlar herkesin malumu, burada tekrar etmeye gerek yok. Ancak, oynadığımız rakiplerin niteliklerine, dünya futbolundaki yerlerine baktığımız zaman, çok daha iyi sonuçlar almayı beklemek en doğal hakkımız olsa gerek. Futbol ebetteki bir oyun, (yıllar önce Tomislav İviç söylemişti)  felsefe haline getirmeye gerek yok! Yapısal sorunlarımız olduğunu kabul ederek, hiç komplekse girmeden, metanetle yaklaşılırsa bu sorunlar aşılabilir, yoksa Edirne’nin ötesinde boyumuzun ölçüsünü alır, “Annemizin liginde” oynamaya devam ederiz! Eskiden, 1.2.3. diye adlandırılan liglerin önüne, birtakım ibareler konularak lig adedini artırmanın sadece nicelikte kaldığı aşikârdır.  Eski düzene dönmek, profesyonel takım sayısını azaltmak futbolumuzun önünü açabilecek ilk maddedir.  Eskinin 1. Ligine süper demekle süper olunmadığı, 2. Ligin adını “bilmem be 1. Lig” olarak adlandırdığınız zaman, bunun ”makyajdan” ibaret olduğu o kadar net belli ki!. Ve devamı var;  2.lig, 3. Lig, olmadı BAL! Hani bir benzetme vardır; “İşe adam mı, yoksa adama iş mi?”  Bu şekilde devam edilecek olunursa, aldığımız şu sonuçları bile arar hale geleceğimizi söylemek kehanet olmasa gerek! “Makulü normalde bulamadık bir türlü” 40 yıl önce, içlerinde Sivasspor’unda bulunduğu 20 tane (bu takımların çoğu il takım idi)  takımı, 2. Ligden direkt olarak “Mahalli Kümeye” düşürmek ne kadar akıl tutulması ise, günümüzdeki lig ve takım sayısının fazlalığı da bir o kadar yanlış uygulamadır. Yabancı sınırlamasının doğru olmadığı önceki yıllarda ki “yerli oyuncu” tekelleşmesi ile ortaya çıkmış olup, asla böyle bir hata tekrar edilmemelidir. Bu şu demek değildir; her pasaportu olan buyursun gelsin! Yabancı oyuncu karşıtlığı ne kadar doğru değil ise, niteliksiz, çapsız, oyuncuların “güruh” halinde getirilmeleri de bir o kadar yanlıştır. “Makulü normalde aramak” gerektiği aşikârdır…

Avrupa Kupalarının yeni formatı itibarı ile, maç sayısının artması ve milli maç trafiği derken, başta 5 büyük ligin futbolcuları olmak üzere neredeyse bir isyan hareketi başlamış bulunuyor. Futbolcular, grev dâhil birçok eylem yapmanın peşinde ve birlik olma çağrısı yapmaktalar. Hal böyle olunca, rahmetli Metin Kurt geldi aklımıza. 70 li yıllarda “aforoz” edilme pahasına, futbolculara sendikalaşma hakkı verilmesini, alt liglerde ki futbolcuların “aç-bilaç” yaşadıklarını ve mutlaka (yasayla) koruma altına alınmaları gerektiğini dile getiren futbolumuzun “sol açığı”.  Rahmetli bu fikirleri dile getirdiği zaman, Galatasaray ve A Milli takımın acar futbolcusuydu, unu-tuzu kuru bir adamdı. Ancak, her aydın düşünceli, her toplumsal duyarlılığı olan insan gibi zoru tercih etti ki, bu hareketinin kendi bireysel rahatını bozacağını biliyor olsa bile! Toplum adına kendini feda edenlerin haklılığının yıllar sonra olsa da ortaya çıkması gibi bir gerçek vardır ya, geleneğin bozulmadığını bir kez daha görmüş olduk. Bu vesile ile kendisini tanımak ve dostluk onurunu yaşadığım rahmetli Metin Abi’yi anmış olduk. Saygıyla, özlemle. Ruhu şâd olsun…

Metin Kurt; Türk Futbolunun Sol Açığı!..

Whatsapp Görsel 2024 10 07 Saat 12.36.03 5Afab60E

Sivas’ta Trafik Kaosu…

Trafik; En kısa, en yalın haliyle söylemek gerekirse, halkın devletle yani yasa ve yönetmeliklerle bir araya geldiği bir kavram. Trafik, 24 saat yaşayan, bir saniyesini dahi “boş veremeyeceğiniz” canlı bir organizma! Trafik, bir gönül işi, tedbil-i kıyafet gezerseniz, yolunuzu açanlar olmaksızın, konvoysuz dolaşırsanız, gerçeği ancak o zaman görürsünüz. Ayrıca, günümüzün teknolojisinde, oturduğunuz yerden akıllı kameraların marifetiyle tüm şehrin trafiğine “muttali” olmanız gayet kolay. Sn. Valimiz başta olmak üzere, şehrin tüm üst düzey idarecilerine çağrımızdır;  şehir trafiği berbat ötesi bir durumdadır ve acil önlemler gerektirmektedir. Seçim çalışmaları esnasında sorulan bir soruya karşılık, Sivas’ın en büyük sorununun trafik olduğunu söyleyen Belediye Başkanımız Sn. Adem Uzun’a tekrar tekrar sesleniyoruz; Sivas’ta trafik akmıyor, sinyalizasyon kötü, “yeşil dalgayı” yakalamak mümkün değil. Halk otobüslerinin durakları işgal altında, indirme-bindirme de bir kaza meydana gelse, durağına yanaşamayan sürücü suçlu ilan edilecek!, Park yeri olarak kullanılan, ana arterlerin lambalara yakın kısmı tek şeride düşerek “hunileşiyor” bu kısımlarda mutlaka (birkaç arabalık) boşluk bırakılması gerektiği elzemdir. Mesainin bitiminde lütfen bir gün (mesela bugün) bakın, “Hikmet Boran” kavşağı ne halde. Bahsi geçen bu kavşakta, bugüne kadar vahim hadisler olmadıysa tamamen tesadüf diyerek bir virgül koymuş olalım…

Whatsapp Görsel 2024 10 07 Saat 12.36.03 0967D7Bc

ŞİİR: Annabel Lee- Edgar Allan Poe (7 Ekim 175. Vefat yıldönümü anısına) Çeviren: Melih Cevdet Anday

 

Senelerce senelerce evveldi
Bir deniz ülkesinde
Yaşayan bir kız vardı bileceksiniz
İsmi; Annabel Lee
Hiç birşey düşünmezdi sevilmekten
Sevmekten başka beni
O çocuk ben çocuk, memleketimiz
O deniz ülkesiydi
Sevdalı değil karasevdalıydık
Ben ve Annabel Lee
Göklerde uçan melekler
Kıskanırlardı bizi
Bir gün işte bu yüzden göze geldi
O deniz ülkesinde
Üşüdü bir rüzgarından bulutun
Güzelim Annabel Lee
Götürdüler el üstünde
Koyup gittiler beni
Mezarı oradadır şimdi
O deniz ülkesinde
Biz daha bahtiyardık meleklerden
Onlar kıskanırdı bizi
Evet! Bu yüzden 'Şahidimdir herkes ve deniz ülkesi'
Bir gece rüzgarından bulutun
Üşüdü gitti Annabel Lee
Sevdadan yana kim olursa olsun

Yaşca başca ileri
Geçemezlerdi bizi
Ne yedi kat göklerdeki melekler
Ne deniz dibi cinleri
Hiç biri ayıramaz beni senden
Güzelim Annabel Lee
Ay gelir ışır, hayalin erişir
Güzelim Annabel Lee
Orda gecelerim uzanır beklerim
Sevgilim sevgilim hayatım gelinim
O azgın sahildeki
Yattığın yerde seni...