BİR KEPÇE HİKÂYESİ VE ÇIKARILACAK DERS
Hikâye ve kıssa dinlemeyi çok severim, her hikâyeden de kendimize bir ders çıkarmaya çalışırım. Geçenlerde otobüse bindim, yanıma bir amca oturdu, benimle selamlaşarak aramızda bir muhabbet başladı. İlk sözü, “Allah kimseyi senin gibi yapmasın” dedi, ben de “amin” diyerek, neden sorusunu yönelttim. “Senin gözün görmüyor, hayat senin için çok zor oluyor değil mi?” dedi, ben de hayatımda zorlukların olmadığını, engelliliği nasıl aşmaya çalıştığımızı dilimizin döndüğünce anlatmaya çalıştım. Amcadan ayrıldıktan sonra beni bir düşünce kapladı. Bu tür soruların hayatımızda fazlalaştığını, insanların belki engelliliği, belki de Yaradan’ı sorguladığını fark ettim. Ve aklıma çocukluğumdan beri dinlediğim beni çok etkileyen Leylâ ile Mecnun hikâyesi geldi.
Bir beldede Leyla demiş ki tellala, “Halka haber ver, meydanda kazan kurdurup herkese çorba dağıtacağım, toplanıp gelsinler.” Halk söylenen yere ellerinde tabak, tencere, kovalarla toplanmaya başlamış, herkes fazla çorba alma telaşındaymış. Bizim Mecnun da sessiz sedasız sıranın kendisine gelmesini bekliyormuş. Herkese yemekler dağıtılıyor, sıra Mecnun’a gelince Leylâ elindeki kepçeyi kaldırdığı gibi Mecnun’un kafasına vuruyor, Mecnun tebessüm ediyor ve tekrar sıraya geçiyor. Leyla tekrar Mecnun’un kafasına kepçeyle vurunca, halk da Leylâ’nın yaptıklarına karşı bir homurdanma başlamış. Arkadaşı, “Yahu Mecnun, bu kadar da olmaz, Leylâ’nın sana yemek vereceği yok, kendine yazık etme, gururunla oynatma” deyince. Mecnun biraz sinirli, biraz sitemli bir şekilde, “Olmasaydı bana meyli, vurur muydu kepçesini Leyli, bana bakın beni oncanız arasında seçti de benim başımı yardı.” diyor. Anlayacağınız halk Mecnun’a kızayım derken Leylâ’yı kötülemeye durmuş. Nankörlüğe bakın ki iki dakika önce elinden çorba alıp sevdikleri kimseyi, zahirine aldandıkları bir hadise yüzünden, hemen yerin dibine sokuyorlar. Belki diyeceksiniz Leylâ’nın yaptığı iş midir, ne diye herkesin içinde Mecnun’u rezil ediyor? Vuran da memnun vurulan da. O zaman bize karışmak düşmez. Leylâ dilerse halk içinde, dilerse tenhada vurur. Onun işine karışılmaz. Mecnun da sadık bir âşıksa Leylâ’yla arasına kimseyi almaz.
Rahmetli Abdurrahim KARAKOÇ bir şiirinde diyor ki:
“Her ne kusur varsa geçen zamanda, suçsuzdur aynalar ela gözlü yar,
Mecnunlar Mevlayı bulursa canda, el olur Leylâlar ela gözlü yar”.
Ben de hâlime şükrederek hep dedim ki, gözü görmeyen kul da Rabbinden memnun, inşallah Rabbim de gözü görmeyen kulundan memnundur.