Ne zaman şiddetle ilgili bir haber okusam, insanlar şiddetten şikayet etseler bütün suçu sorumluluğu medyanın üstüne atıyorlar. Seneler öncesi bende böyle düşünüyordum. Yayınlanan diziler, haberler, medyada gördüğümüz yanlış hareketler gibi olguların şiddeti tetiklediğini, insanları özendirdiğini düşünürdüm. Bu konu üzerinde orta çapta bir araştırma yapınca anladım ki çok yanlış düşünüyormuşum.

Medya üzerine yapılan ilk araştırmalarda, araştırmacılar o dönem medyayı suçlamıştır. Şiddetin artmasının, şiddetin uygulanmasının sebebi olarak medya öğretiyor demişlerdir. Ancak bu araştırmalarının üstünden yaklaşık 15-20 sene sonra itirafta bulunmuşlardır. İtiraflarında medyanın şiddete özendirdiğine dair elimizde bulgu olmamasına rağmen o dönemler böyle bir sav ortaya attıklarını kabul etmişlerdir.  Yine aynı araştırmacılar medyanın ancak şiddete eğilimli kişilerde %10’nun altında etkisi olabileceğini yapılan deneyler,testler ve araştırmalar sonucunda ortaya koymuşlardır.

Şiddet araştırmalarında insanlar kesinlikle şiddete dair herhangi bir şeyi medyada görmek istemediklerini beyan etmişlerdir. Ancak insanların beyanları ile gerçek istedikleri arasındaki fark ortaya çıkarılmış. İnsanlar her ne kadar şiddeti görmek istemiyoruz deseler de, şiddetsiz bir yayın olduğunda buna ilgi duyulmadığı, şiddeti aradıkları ispatlanmış. Hatta öyle ki bu yüzden dünya da bir şiddet endüstrisi meydana geldi. Şiddet içeren filmler, mafya dizileri çok büyük ilgi görüyor. Bu ilgiyi fark eden yapımcılar bu alana yöneldi ve yatırımlarını bu yönde yaptı. Türkiye’de yapılan araştırmalarda mafya dizileri, şiddet içeren filmler gişe rekoru kırmış, reytinglerde birinci olmuş ve hatta sosyal medya üzerinden de en çok izlenenler arasında yer almış.

Araştırmacılar insanlar ellerindeki kumanda ile sayısız kanala ulaşabiliyorlar, isterlerse belgesel isterlerse şiddet içermeyen bir içerik yayınlayan kanalı izleyebilirler ancak bunu yapmayıp şiddet içerikli bir yayını izlemeye ısrarla devam ediyorlar diye tezlerini ortaya koymuşlardır. İnsanların söylemlerinde samimi olmadıklarını ifade etmişlerdir.

Araştırınca anladım ki bizler şiddet izleyip, şiddetten yapımcılara medyaya para kazandırıp sonra şiddet görmek istemiyoruz diye popülasyon bir söylemde bulunuyoruz. Yaptığımız ile söylediğimiz uyuşmuyor. Eğer şiddet görmek istemiyorsak şiddet içeren programları izlememeli, daha uygun içeriklere bakmalıyız.

Yine aynı araştırmacılar şiddetin sebebini açıklarken insanın yaratılışından dolayı şiddete eğilimi olduğunu tezleriyle savunmuşlardır. Önceden sinirini stresini avcılıkta veya doğa da atan insanlar, şimdi dört duvar arasında streslerini boşaltamadan başa çıkmaya çalışıyorlar. Sadece içgüdüsel olarak şiddet eğiliminden ziyade, bireyin yetiştiği çevre, aldığı eğitim, arkadaş çevresi,karakteri ve en önemlisi de ailesi şiddet konusunda çok etkili olduğu kanıtlanmıştır. Birey bu saydığım olgulardan herhangi birinde şiddete şahit oluyorsa ya da şiddeti meşrulaştıracak herhangi bir söylem dahi duyuyorsa, bu bireyin çoktan şiddete özendirildiğini ve karakterine bu olgunun yerleştiği belirtilmiştir.

Bütün bu deneylerin, araştırmaların sonunda bakıyoruz ki medya şiddete özendirme konusunda  %10’luk dilimde dahi yer almıyor. İnsanların öncelikle kendilerini ve yetiştiği çevreyi sorgulamaları gerektiğini düşünüyorum. Şiddeti medya da öğrenmiyorsunuz, şiddet medyada meşrulaşmıyor. Sizin karakteriniz oturmuşsa, gerekli doğru eğitimi aldıysanız nerde ne kadar şiddet içeriğiyle karşılaşmış olursanız olun siz zaten bunun yanlış bir eylem olduğunu bilip uzak duracaksınızdır. Şiddeti medyadan önce ailenizden, komşularınızdan, okulunuzdan, arkadaşlarınızdan, çevrenizden, hayatınızın her alanınızdan çıkartın. İlla ki suçlu arıyorsanız gerçek suçluların peşine onlara şiddeti öğretenlerin peşine düşün. Zira medya şiddet konusunda düşündüğünüz gibi bir etkene sahip değil. Üstelik medyada şiddeti kaldırmakta yine sizlerin elinizde. İzlemez, kazandırmazsanız şiddet içerikleri de doğal olarak medyadan kalkacaktır. Çünkü medya bir ticaret türüdür. Üzerinden para kazanamadığı bir şeyi bünyesinde bulundurmaz, zarara uğramak istemez.