Sivas Haberleri
SİVAS
00:00:00
Öğle vaktine kalan
Sivas
Az bulutlu
-0°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
38,1588 %0.3
43,6101 %1.61
Ara

İMANI VE AMELLERİ YOK EDEN KİBİR'İN DOĞUŞU (1) (RAHMAN VE RAHİM OLAN ALLAH IN ADI İLE)

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:

      Allah’ın rahmeti, bereketi;  Allah’ın kitabı ve resulün sünnetine kayıtsız ve şartsız, tabi olanların üzerine olsun. yine Allah’ın selamı tüm hidayete tabi olanların üzerine olsun.               

       Allah, kimi de hidayete eriştirirse, onun için bir saptırıcı da yoktur. Allah, intikam sahibi, güçlü ve üstün olan değil midir? ( zümer 37 )

        Bugün dünyada genelde insanların, özelde tüm dünya Müslümanlarının sürekli karşılaştıkları en büyük hastalıklarından biri olan kibir’i ele alacağız.

      Bu hastalık öyle birşeydirki bu hastalığa ilk tutulan  iblis tir. (Allah) "Sana emrettiğimde, seni secde etmekten engelleyen neydi?" buyurdu. (İblis) "Ben ondan hayırlıyım, beni ateşten yarattın onu ise çamurdan yarattın" dedi. (7-A'râf 12) ondan sora Allahdan  kıyamete kadar mühlet alan iblisin yeryüzüne yaydığı en büyük hastalıklardan biridir. Tarih boyunca gönderilen peygamberlerin gönderildiği toplumların kibirli ele başlarıyla olan mücadelelerinden ve mücadeleleriyle kıyamete kadar tüm Müslümanlara örnek olacak bir tavır sergilemişlerdir. Bu mücadele hak ve batılın mücadelesi yada büyüklük taslayan Allah a kulluktan kaçınanlarla Allaha kayıtsız ve şartsız kulluk eden teslim olanların mücadelesidir. 

   

       KİBİR :Kibir sözcük olarak “büyüklenme, kendini beğenme, başkalarından üstün görme” anlamlarına gelmektedir.

K-b-r kökünden türeyen kibir kavramını, Kur’an genellikle toplumsal statüsünden, soyundan, zenginliğinden, gücünden v. b durumlardan dolayı kendini büyük gören ve kendini beğenen kimselerin takındıkları tavrı tanımlamak için kullanmaktadır.

      Kibir, birey ve toplumu çöküşe doğru götüren önemli ahlaki sorunlardan biridir. İslam öncesi cahiliyye döneminde çok olumlu sayılan ve övünç kaynağı olarak kabul edilen bu davranış, Yüce Allah tarafından kınanmış ve yasaklanmış  davranışlar arasında sayılmıştır.

     “Kibir, insanın kendini beğenmesinden, başkasını küçük görmesinden doğan, insana mahsus bir tutum/davranıştır.” Kibir, İnsanın, sahip olduğu bazı özelliklerden dolayı kendini başkasından üstün görmesidir. Gerek kibir gerekse aynı kökten gelen ve anlam olarak birbirine yakın olan tekebbür ve istikbâr kavramları; başta Allah’a karşı büyüklenerek, ona boyun eğip kulluk etmeyi kendine yediremeyerek asilik yapmak, rasullerine ve onların davetine karşı koymak, davete sırtını dönmek, daveti ve davetçiyi beğenmemek ve kendini diğer insanlar nezdinde büyük ve üstün görmek anlamlarında birçok ayette yer almaktadır.

      İblis’e gelince; Allah'ın kesin hükmüne rağmen, kendisinin de bir görüşü olabileceğini ileri sürdü. Allah'ın kesin emri ortada olduğu halde, şeytan kendisinin gördüğü sebeplere ve illetlere dayanarak kendisi hakkında hüküm verme yetkisini kendisinde gördü.( tıbkı bu günün isyancı ve inkarcıları gibi) Halbuki kesin ilâhi hüküm ve apaçık emir ortadayken tartışma olamaz. Düşünmek boşunadır. Kesin itaat gerekir. Uygulama zorunluluğu doğar. Lanet olası iblis de yüce Allah'ın yaratıcı, mülkün sahibi, rızık verici ve her şeyi düzene koyan, her şeyin ancak O'nun izni ve belirlemesiyle meydana geldiğini hiç de bilmiyor değildi. Fakat buna rağmen kendisine ulaştığı biçimde emre itaat etmedi ve bu emri kendi mantığına göre yorumlayıp başka yollara girdi: "O da "Ben ondan üstünüm; beni ateşten, onu ise çamurdan yarattın" dedi. Evet bu günün insanları da Allahın sistemi de ne imiş, peygamberin getirdikleri de, ne imiş biz daha iyi biliriz,   daha iyi yasa yapar, daha iyi kanun kor daha iyi düşünürüz demiyorlar mı bunun şeytanın kendi mantığına göre bir savunma geliştirmesinden farkı ne? aynı değimli.  Bu isyanın büyüklüğünü ortaya koymak amacıyla vakit geçirilmeden derhal cezalandırıldı:

      (Allah) "Öyleyse oradan in, orada büyüklenmek senin hakkın-haddin değildir. Hemen çık çünkü sen zelil (aşağılık) olanlardansın" (buyurdu). (7-A'râf 13) İnsanların iblis gibi davrananlarına da girin cehenneme ve Allahın azabını tadın denecektir.      İblisin Allah'ı tanıması, O'na fayda vermedi. Allah'ın varlığına ve sıfatlarına inanması da O'na bir yarar sağlamadı... Allah'ın emirlerini öğrendiği halde bu emri kabul ve reddetme yetkisini kendisinde gören, yüce Allah'ın daha önceden kendisi hakkında hüküm verdiği bir meselede hakimiyet yetkisini kendisinde gören, bu hakimiyet yetkisiyle Allah'ın sözkonusu meseleye ilişkin hükmünü reddedebileceğini söyleyen her insan da iblisin konumundadır. Demek ki, bu bilgiye ve itikada (inanç sistemine) rağmen meydana gelen bir küfürdür. Çünkü iblisin ne bilgisi eksikti, ne de itikadı!..  İblis bu tutumuna karşılık olarak cennetten kovulmuştur. Allah'ın rahmetinden uzaklaştırılmıştır. Allah'ın lanetine müstehak olmuştur. Alçaklık damgası yemiştir.

     ALÇAKLIK: kendi kendini zelîl eden, haysiyetini çiğnettiren anlamına gelir. Yani, "Açıktır ki sadece bir mahluk ve Allah'ın kulu olduğun halde, kendini beğenen, büyüklük taslayan düşüncenle, zillet içinde olmayı bizzat kendin istedin. Bunun, senin asaletini ve şerefini alçaltacağını düşünerek seni yaratanın emrine küstahça karşı geldin. Yücelik ve mükemmeliğin hakkında, sanki bunlar sana aitmiş gibi gurur, kibir ve kendini beğenmişlik tasladın. Bu durum, seni aşağılayacak, sefil ve düşmüş bir hale sokacak ve bu alçaklığın sorumlusu da bizzat sen olacaksın.

        İnsan, her şeyin sahibinin ve yaratıcısının Allah olduğu bilinciyle, Allah’ın verdiği nimetlere karşı şükrün gereği olarak tevazu sahibi olacağı yerde, sahip olduğu bu nimetlerden dolayı başkalarından kendini üstün görerek büyüklenmekte ve böylece nimeti verene karşı nankörlük etmektedir. Kibir sahibi olan kimse kendini merkezi bir konumda görmekte, çevresinin kendisine göre şekillenmesi gerektiğine inanmaktadır. Bu inanç onun kendini müstağni görmesine neden olmaktadır. Toplumun ileri gelenleri kibirlerinden dolayı, Allah’ın Elçisi’nin etrafında yer alan zayıf ve fakir kimseleri küçümsemiş ve bu durumdan dolayı Allah’ın elçisini kınamışlardı da, bu durum karşısında Allah kınayıcıların arzularına göre davrandığı takdirde elçisinin zalimlerden olacağını bildirerek onu uyarmıştı… (En’am-52)

     Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanın karşılığı ebedi olarak hidayetten mahrum kalmaktır. Diğer bir deyimle kibir sahibi kimse  kibri nedeniyle  her zaman doğru yoldan yüz çevirecektir. Allah, kibir sahibi olan kimseyi ayetlerinden uzak tutacağını (A’raf – 146); “Büyüklük taslayanları asla sevmediğini; kibirlenenlerin yerinin ebedi kalmak üzere cehennem olduğunu” bildirmektedir. (Nahl-23, 29)

 Allah: “Yeryüzünde kibirlenerek yürüme. Çünkü ne yeri yarabilirsin ne de boyca dağlara erişebilirsin.” (İsra-37)

 diyerek, kendini büyük sananların hadlerini aslında güzelce bildirmekte, gerçek büyüklüğün kaynağının ne olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak insanın sahip olduğu kibir, onun gerçeği görmesine ve anlamasına engel teşkil ettiği için o bu uyarıya karşı aklen de, kalben de kapalıdır. Öyle ki bu kimseler vicdanen doğru olduğuna inandıkları halde kibirli olmaları nedeniyle gerçeği inkâr etmektedirler. (Neml-14).

     “İnsanları küçümseyip yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenip övünen kimseyi sevmez.” (Lokman-18) ayeti, mümin bir kimsenin kibirden uzak durmada azami hassasiyeti göstermesi gerektiği hususunda yeterince açık bir zikirdir. Allah’ın sevgisinden mahrum kalmak, diğer bir deyimle şeytanı sevindirmek istemeyen bir kimse kibirden uzak durmak için azami özeni göstermelidir.

     İnsan, şunu unutmamalıdır ki: sahip olduğu hiçbir şey kendi eseri değildir. O “muhtaç” bir varlıktır. İhtiyaçlarını gidermek için tek başına yeterli gücü yoktur. Bu durum aynı zamanda ihtiyaçları oranında aciz bir varlık olduğunu da göstermektedir. O halde kibirlenip, böbürlenerek büyüklük taslaması şeytanın aldatmasına yenik düşmesinden başka bir şey değildir. Ordulara hükmeden, dünyaya boyun eğdiren bir kralın, gözle görülmeyecek kadar küçük olan bir mikroba yenik düşmesi aslında insanın gücünün ne kadar da anlamsız olduğunu göstermektedir. Keza sahip olduğu hazinelerin anahtarlarını kölelerine taşıtan Karun ölünce kendisiyle beraber beş kuruş dahi götürememişti. Kur’an bu dünyaya ait her şeyin aslında bir oyun ve oyalanmadan ibaret olduğunu söylerken; insana kibirli olmaktan uzak durmasını en ibretli bir ifade ile anlatmaktadır. Ancak bu ibretlik anlatımdan bile bir şey anlamayanlar kibirlerinin esiri olarak ebedi yurtlarını da kaybetmektedirler.           

Her şeyin en doğrusunu bilen yalnızca Allah’tır.                               

SELAM  VE  SEVGİLERLE

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *